Çok üzgünüm ama Varşova çok da güzel bir şehir gibi gelmedi bana. Bunda en büyük pay 1944 ayaklanmasında tamamen yıkılıp savaş sonrası da Doğu Bloku'nun bir parçası olarak yeniden inşa edilmesi. Eski Şehir ve kale aslına uygun olarak yapılmış İtalyan ressam Canaletto'nun tabloları temel alınarak ama bir yandan da Sovyetik bloklar dikilmiş, geniş caddelerle donatılmış ve şehrin yeni merkezi olarak da Stalin'in hediyesi Kültür Sarayı mihenk taşı olmuş.
Defalarca tarih sahnesinden silinip tekrar küllerinden doğan Polonya'nın başkenti elbette tüm o tarihini, acılarını, görkemini ve ünlü evlatlarını da en iyi görebileceğimiz yer elbette. Artık çok spesifik olmadıkça/alternatifi bulunmadıkça müze gezmelerini sınırlamış bulunuyorum, bu konu hakkında da üşenmezsem yazasım var. Bu sebeple Varşova'da bir tek Ayaklanma Müzesi'ni gezdik. 4 yıllık Nazi işgaline karşı Kızıl Ordu'nun yaklaşmasını da fırsat bilip ayaklanan Varşova Hitler'in emriyle yıkılır. Nitekim savaş bittiğinde şehirde sadece on bin kişi kalmış. İşte bu iki aylık süreci dökümanlar, videolar, interaktif ekranlar ve çok etkileyici bir filmle bu müzede görebiliyorsunuz.
Görülmesi gereken diğer yerlerse dünyaca meşhur Polonyalılara ait. Mesela Mikołaj Kopernik heykelini ve tarifini yaptığı Güneş Sistemi'ni gösteren meydanı görmemek imkansız. Hemen karşısında da Fryderyk Chopin'in kalbinin yer aldığı Kutsal Haç Kilisesi. Kilisenin hemen önünde siyah bir bank var, dikkat etmezseniz önünden geçip gidersiniz. Ama dikkat ederseniz ve üzerindeki düğmeye basarsanız birden Chopin'in notalarını duymaya başlarsınız. Nitekim bu banklardan Chopin'in hayatında yer tutan binaların önlerinde birer tane bulmak mümkün. Karşınıza çıkacak bir başka Polonyalı da iki ayrı dalda Nobel ödüllü Marie Skłodowska Curie. Güzel bir heykeli ara bir sokaktan Vistula Nehri'ne doğru bakmakta...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder