26.08.2016

baltık ülkeleri arası ulaşım

İnsan eski Doğu Blok'u ülkeleri arasında yoğun bir tren ağı varlığını beklese de gerçek ne yazık ki öyle değil. Bu sebeple de Tallinn-Riga-Vilnius ve Varşova arasındaki yolculukları otobüsle yaptık. Yollar duble değil ve sık sık AB fonlarıyla yapıldığına dair tabelalarla karşılaşıyorsunuz. Genelde dümdüz orman ve kır manzaralı bir yol sizi bekliyor. Ve elbette sınırı geçtiğinizi anlamanız kolay değil.

Bu güzergahlarda hizmet veren birçok firma var. Fiyatları en uygun bulduğum Lux Express oldu. Bilet almadan önce üye olursanız ek indirimler de yapıyorlar. Koltuklarda dokunmatik ekran eğlence sistemi, priz ve beleş internet, ayrıca otobüste de sınırsız kahve var. Daha ne istenir? Üç Baltık başkentinin de otogarının bizdeki Anadolu otogarlarından hallice olduğunu da söylemek lazım.

21.08.2016

tallinn



Tallinn benim gibi mesaisinin bir kısmını Patrician 3'e vakfetmiş bir tarih meraklısı için tam bir rüya şehir; tıpkı Dubrovnik ve Toledo gibi. Limandan eski şehire yürümek mümkün. Günübirlik gelen turistler ve Finlandiya'dan daha ucuz olduğu için alışverişe gelen Finlerle inip Viru Kapısı'ndan şehre giriyoruz. Raekoja Plats şehrin merkezi ve meydanın etrafı lokantalarla dolu. Nitekim lokantaların da çoğu şekil olsun diye "eskiden atalarımız böyle yerdi" havasını vermeye çalışmış. Meydana çıkan sokaklardan gayet güzel korunmuş bu şehri kolayca gezebilirsiniz. Elbet yolunuz surlara varacak, o zaman da şehri ikinci bir duvar gibi saran parklarda vakit geçirebilirsiniz.

Yapılacak ikinci iş ise Toompea Tepesi'ne çıkmak. Aleksander Nevsky Katedrali, Parlemanto Binası, St Mary Kilisesi, Kiek in de Kök burada. Ayrıca seyir terasları da var ki gökyüzünün mavisini ve uzaklardaki Baltık Denizi'ni izlemek bile başlı başına keyif sebebi.

Surların dışında tren istasyonunu geçince iki katlı ahşap binalarıyla eskinin işçi şimdinin hipster semti Kalamaja var. Telliskivi ise eskinin tren istasyonu şimdinin mağazalar, restaurantlar ve barlar mekanı. Vakit kalmadığı için Kadriorg Sarayı'nı ve Lennusadam'ı göremedik, olsun...


18.08.2016

helsinki tallinn yolu


Baltık limanları arasında yoğun bir deniz ulaşımı var. Helsinki Tallinn arasında da birçok firmanın seferleri topu topu 2-2,5 saat sürüyor. Sabahın köründe fırtınalı bir havada önümüzü kesen kaz sürülerini aşarak limana atıyoruz kendimizi. Şansımıza Avrupa'nın en büyük feribotu Silja Europa'dayız. 9 katlı gemide kabinlerden duty freeye, canlı müzik yapılan barlardan restoranlara ne ararsanız var. Bizde bir köşeye geçip geminin internetinde takılıp sisler içerisinde Tallinn'e varıyoruz.

13.08.2016

helsinki


 Helsinki'ye indikten sonra trene binip şehir merkezine ulaşıyoruz. Tren İstasyonu'ndan itibaren o meşhur Fin Mimarisi'nin örnekleri adım başı karşımıza çıkıyor. Bir de sürpriz: yaz ortası münasebetiyle resmi tatil! Dolayısıyla her yer kapalı... Yiyecek bir şeyler bulmak umuduyla deniz kenarına iniyoruz. Nitekim şehri terk etmeyen Helsinkililer cümbür cemaat sahildeki parklara yayılmış. Bisiklete binen, çimlere yayılan, dondurma yiyen insanların ve üstümüzden geçen kazların arasından şehir merkezine kadar yürüyoruz. Limandaki pazar çoktan toplanmış, Uspenski Katedrali kapalı, Helsinki Katedrali'nin kapıları açık olsa da aşağısında uzanan Senato Meydanı bomboş. Saat ilerliyor, güneş bir türlü batmıyor ama etrafta da in cin top oynuyor. "Artık yeter" diyerek otele yürüyerek geri dönüyoruz çünkü hem memleket pahalı bir memleket hem de şehir küçük ve gayet yürünebilir. Gece yarısı oluyor hava hala aydınlık. Bir ara uykudan uyanıyorum gün aydınlanmış, saate bakıyorum daha sabahın beşi. Biraz daha uyuyorum.


Fin kafası çok enteresan. Bunun da iki örneği şehrin merkezine  kondurdukları küçük eliptik ahşap Sessizlik Şapeli ve kayaların içine yapılmış Temppeliaukio. Pazar günü ortalık biraz hareketlendiğinden hem bu ikiliyi görüyoruz hem de Esplanadi Parkı'nın ve limandaki pazarın kalabalığına karışıyoruz. Sonra tekneye atlayıp yaklaşık 45 dakika sonra Suomenlinna Adası'na gidiyoruz. İsveçliler tarafından 18. yüzyılda yapılan kale kompleksi bugün müzesi, restoranları, pikniğe gelenleriyle UNESCO listesinde. Gel gör ki hem zaman azlığı hem de tatil nedeniyle Ataneum ve Kiasma Müzeleri ile Kaurismaki kardeşlerin barı Kafe Mockba'yı göremeden güneye doğru ilerliyoruz. Belki yolumuz düşer bir daha...