Avrupa'nın en sıkıcı başkentlerinden Kişinev'de biraz fazla kalıyorsanız ve benim gibi post Sovyetik ülkelere bir de kimse tarafından tanınmayan devletlere ilginiz varsa istikametiniz belli: Transdinyester Cumhuriyeti. Yukarıda fotoğrafını gördüğünüz sessiz sakin Karadeniz'e dökülen Dinyester Nehri'nin her iki yakasında bir şerit gibi yer alan 500.000 nüfuslu ülke her ne kadar bayrağında, cadde isimlerinde vs SSCB'yi yaşatmaya çalışsa da Sheriff firmasının marketten futbol kulübüne her alanda tek başına faaliyet gösterdiği bir garip ekonomiye sahip. Bu garipliği ülkeye giriş ve çıkışlarda da yaşıyorsunuz. Rumence konuşan, Latin harfi kullanan ve para birimi ley olan Moldova'dan çıkıp, sınırdaki Rus tanklarının yanından geçip Rusça konuşan, Kril alfabesi kullanan ve para birimi ruble olan Transdinyester'e giriyorsunuz ama aslında iki ülke arasında 1992 yılından beri geçerli bir ateşkes var; yani her an savaşmaya devam edebilirler.
SSCB dağılıp her sosyalist cumhuriyet bağımsızlığını ilan ederken Moldova Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti de kervana katıldı. Gel gör ki ülke sınırlarında Rus azınlığın yaşadığı bu bölge bu karara katılmayıp kendi bağımsızlığını ilan eder. Sonrası gelsin savaş gitsin Rus müdahalesi. Ülke Moldova ile Ukrayna arasında sıkışmış olduğu, son dönemde de Ukrayna-Rusya ilişkileri malum olduğu için aslında Moldova ile bağları da atamıyorlar. O sebeple sınır gayet açık. Yapmanız gereken Kişinev otogarından aşağıda bir örneği yer alan Tiraspol otobüsüne binip 1,5 saat dişinizi sıkmak. Sonra fotoğrafta da gördüğünüz üzere gayet şirin bir yapı olan otogara geldiniz mi bilin ki Transinyerster'desiniz. Aslında aynı bina tren garı ama tren sadece haftasonları varmış. Sınır geçisi esnasında size verilen ve ülkede 10 saat kalmanıza izin veren göçmen kartınızı sakın kaybetmeyin çünkü çıkışta alacaklar. Kaybederseniz ne olur hiç bir fikrim yok ve olmasını da istemem. Neden 10 saat? Onu bilen de yok sanırım ve zaten ülkede daha fazla kalmaya gerek de var mı bilemedim.
Başkent Tiraspol gayet küçük bir şehir. önünde kocaman bir Lenin heykeli olan parlamento binası, yine Lenin heykeli olan Şehir Konseyi binası, savaşta ölenler için anıtlar, tanklar, heykeller, daha fazla Lenin büstleri, daha fazla savaş anıtları, daha fazla tanklar derken gezip görüyorsunuz hemen her şeyi. Şehre yaklaşık yarım saat mesafede Bender kalesi var, Osmanlı-Rus savaşlarında birçok defa el değiştiren ve İsveç Kralı Demirbaş Karl'ın Osmanlı İmparatorluğu'na sığındığında misafir olduğu mekanda açıkçası çok da bir şey yok. Bizi gezdiren rehberimiz bir de atraksiyon olsun diye 1980lerden kalma bir salla nehri geçirdi bizi ama gördük ki günlük hayatta da insanların sıkça kullandığı bir ulaşım aracı aslında bu.