16.10.2011

welcome to sarajevo

Uçak yeşil tepelerin arasına sıkışmış Saraybosna'nın üzerinden geçip piste iniyor. Havaalanından şehre otobüs olduğunu okumuştum ama biz çıktığımızda yoktu ortada; zaman kısıtlı olduğundan mecburen taksiye.

Şehir küçük. Ferhadiye Caddesi'nin bir ucu sebiliyle, çarşısıyla, camileri ve hanlarıyla eski Bursa; diğer ucu görkemli binaları, kiliseleri ve parklarıyla minik Viyana. Aralarda karşınıza çıkan kurşun delikli binaları, mezarları, ölenlerin isimlerinin olduğu sokaklarıyla insanın içi acıyor. Şehrin üstüne yağan kurşunları düşündükçe iç savaşta, gördüğünüz o yeşil tepeler hiç bir güzel his oluşturmuyor.

Toplu taşımanın temelini külüstür tramvaylar oluşturuyor. Bileti içerideki makineye basmanız lazım, sakın bunu atlamayın yoksa görevlileri tepenizde bulabilirsiniz. İnterneti biraz araştırdığınızda tramvay görevlilerinin turistlerden para tırtıklamak için yaptığı numaraları okuyabilirsiniz. Böyle bir durumda kalırsanız bizim gibi polis çağırmalarını, karşılığında konsolosluğa haber vereceğinizi belirtin; asla pasaportunuzu ortaya çıkarmayın.

İnsanlar mutsuz. Yıllarca kuşatılan, haksızlığa uğrayan, öldürülen, tecavüze uğrayan bir şehrin halkı nasıl mutlu olabilir ki zaten. Mevcut politik durum tam bir çıkmaza dönüşmüş durumda. Halk fakir ve işsiz. Etnik gerginlikler alttan alta devam ediyor. Bununla birlikte akşamları cıvıl cıvıl bir hayat da var dışarıda. Belki de unutmak için olanları...

Şehre köfte kokusu hakim. Cevapcici (küçük köfte) veya pljeskavica (böyle kocaman köfte) mutlaka yenmeli. Ara öğün niyetine de enfes Boşnak böreği. Üstüne de "rahat lokum"la servis edilen Boşnak kahvesi.

Ülkenin para birimi KM yani konvertible mark, Boşnakçası maraka. Kur 1 euro=1,95 KM'de sabitlenmiş. Havaalanında bir posta ofisi var, açık bulursanız orada bozdurabilirsiniz paranızı.

Yolculuğun ilk durağı Balkanların en zor anlaşılabilecek, çok büyük acılar çekmiş ülkesinin başkentiydi. Yarın Mostar üzerinden eli kulağında AB üyesi Hırvatistan.

Hiç yorum yok: