Evet Yangon'da şokun kralını yaşayınca vurdum kendimi ülkenin ikinci büyük şehri Mandalay'a. Ülke içerisinde ulaşım amacıyla dört araçtan birisini tercih edebilirsiniz: özel şirketlere ait otobüsler, devlete ait uçak, tren ve tekneler. Cuntaya en az parayı kazandırmak niyetinde olduğumdan otobüsü tercih ettim. Şimdi Burma dahilinde otobüs yolculuğu yapacaksanız bazı şeyleri bilmeniz gerekiyor; hatta şu linki okumanız size çok şey kazandırır. Ben okudum, kazandım.
Bir kere otobüsler dökülse bile maşallah televizyon ve ses sistemleri sağlam. O sebeple bol bol Burmaca şarkı dinleyip sizden başka tüm otobüsün güldüğü diziler/filmler izlemeye hazır olun. Ayrıca otobüsler Burmalılara göre yapıldığından koridor kenarı koltuk sizi biraz daha rahat ettirecektir. İnsanlar yemek yiyor, kusuyor ve çiğnedikleri betel yapraklarını tükürüyor. Bazı turistlerin klimadan rahatsız olduğunu duymuştum ama şansıma benim yolculuklarımda pek çalıştığını görmedim. Bir alışmanız gereken nokta da şöförlerin sürekli ama sürekli kornaya basması; bir süre sonra hissizleşiyorsunuz gerçi.
Neyse Yangon'dan otobüse binmek için öncelikle şehre yarım saat uzaklıktaki havaalanına yakın yeni otobüs terminaline gitmeniz lazım; ki burayı gördükten sonra eskisinin hali nasıldı diye epey bir meraka gark oluyorsunuz. Taksi 5000-6000 kyata götürürken ben otel sahibinin de gazıyla 1000 kyat verip servisle gitmeye karar verdim. Bunun için öncelikle tren istasyonunun karşısındaki stadyuma ulaşıp otobüsünüzün ofisini bulmanız lazım. Hatırlatayım: tüm yazılar Burmaca. Burada 1,5 saat bekledikten sonra servis denilen şeyin bir pikup olduğunu ve yarısından çoğunun da kutularla doldurulduğunu gördüm, el mecbur sığıştım bir köşeye.
Otobüs otoyola bağlanıyor; bildiğin iki şerit gidiş iki şerit geliş bir yol. Işıklandırma falan yok. Yol kenarında taşlar var her yüz metrede bir, kaçıncı metrede olduğumuzu yazıyor. Obsesifler için iyi bir eğlence olsa gerek. Bir süre sonra yeni başkent Naypyidaw'a yaklaşıyoruz ve ilk kimlik kontrolünden geçiyorum. Sonra yol birden dört şeride çıkıyor, ışıklandırma başlıyor. Etrafta ne işe yaradığı meçhul lüks resortlar... Başkenti geçiyoruz ve yol bu sefer tek şeride düşüyor. Ağaçlar yollara kadar eğilmiş, bir de muson başlıyor ki...
Sabah 5'te kargalar kahvaltı yapmadan bir yere geliyoruz, Mandalay otobüs terminaliymiş. Bardaktan boşanırcasına bir yağmur var ve ben 12 saatlik yolculuk boyunca zerre uyuyamadım. Kendimi Malezyalı bir çocukla mini bir pikupın arkasına sığışmış buluyorum. Neredeyim ben?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder