31.10.2010
tatil yapmadım çalıştım
Sevgili blog,
Millet 3,5 gün tatil yaparken ben çalıştım. Saatler de gene değişti dur bakalım nolacak. Uzun süre sonra menemen yaptım kahvaltıda. Ha bir de metrodan inince bu ikiliyi gördüm...
26.10.2010
burma: inle gölü
Burma yolculuğunun son durağı. Huzurlu bir gölün kenarında sakin, temiz, begonviller içinde bir kasaba. Kaldığım yer tüm yolculuğum boyunca kaldığım en güzel yer-sıcak suyu var ve her akşam gelişte limonata veriyorlar. Turistik olduğu için fiyatlar da doğal olarak biraz yüksek ama yine de harika seçenekler var; mesela 5000 kyata (sen 5 dolar de yaklaşık) benim bile bitiremediğim bir Shan yemeği yedim bir ailenin işlettiği lokantada ki kendisi tüm Burma'da yediğim en güzel yemeklerden birisidir. Bu arada zamanında bir İtalyan abla gelmiş bu yöreye herkese İtalyan pizzası ve makarna yapmayı öğretmiş galiba çünkü etraf İtalyan lokantası kaynıyor ve herkes aynı hikayeyi anlatıyor.
Burada yapılacak ilk iş bir tekneyle gölü gezmek. Gölün üzerinde dikili köylerin arasından geçmek, suya kurulmuş domates tarlalarına çıkmak, balıkçı teknelerine selam vermek, hergün bir köyde kurulan pazarı dolaşmak, Zıplayan Kedi Manastırı'nda tembel kedilerin hareket etmesini beklemek, turistik atölyelerde çay içmek, Vietnam Savaşı fonu oluşturan kanallarda dolaşmak... Akşam odaya döndüğünüzde huzurlu ve yorgun oluyorsunuz.
Civarda tekking yapmak da mümkün ama pek benim işim değil; göl ve rakım nedeniyle hava serin olduğundan yine de kısa bir rota izledim elbette.
Şüphesiz ki yapılan barajlar nedeniyle gölün suyu azalıyor, belki de turizmin hareketlenmesiyle on sene sonra farklı bir yere dönüşecek ama İnle Gölü'nü unutmam mümkün görünmüyor ömrüm boyunca.
Burada yapılacak ilk iş bir tekneyle gölü gezmek. Gölün üzerinde dikili köylerin arasından geçmek, suya kurulmuş domates tarlalarına çıkmak, balıkçı teknelerine selam vermek, hergün bir köyde kurulan pazarı dolaşmak, Zıplayan Kedi Manastırı'nda tembel kedilerin hareket etmesini beklemek, turistik atölyelerde çay içmek, Vietnam Savaşı fonu oluşturan kanallarda dolaşmak... Akşam odaya döndüğünüzde huzurlu ve yorgun oluyorsunuz.
Civarda tekking yapmak da mümkün ama pek benim işim değil; göl ve rakım nedeniyle hava serin olduğundan yine de kısa bir rota izledim elbette.
Şüphesiz ki yapılan barajlar nedeniyle gölün suyu azalıyor, belki de turizmin hareketlenmesiyle on sene sonra farklı bir yere dönüşecek ama İnle Gölü'nü unutmam mümkün görünmüyor ömrüm boyunca.
25.10.2010
röprodüksiyon
"Röprodüksiyon istemiyorum" dedi; Uffizi Galerisi olmadığına göre salon gidecekler arasına katılacaklar var demektir. Pastırma yazını iş yerine kapalı geçirmeyi hayatıma ihanet olarak algıladığımdan içim kasılıyor ofiste. Güzel ve ucuz resimlerin Havana sokaklarında satıldığını öğrendim. Kalacak yer buldum da uçaklar çok pahalı. Eve gidip uyumaktan başka yapacak şey kalıyor mu elde?
23.10.2010
üçnokta
"Muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı ama birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gideceklerdi. Bir ruh, ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplaşmalarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu.. Biz ancak o zaman sahiden yaşamaya -ruhumuzla yaşamaya- başlıyorduk. O zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tarafa bırakılıyor, ruhlar birbirleriyle kucaklaşmak için, her şeyi çiğneyerek, birbirine koşuyordu. Bütün çekingenliklerim yok olmuştu. Bu kadının karşısında her şeyimi ortaya dökmek, bütün iyi ve fena, kuvvetli ve zayıf taraflarımla, en küçük bir noktayı bile saklamadan, çırçıplak ruhumu onun önüne sermek için sabırsızlanıyordum. Ona söyleyecek ne kadar çok şeylerim vardı... Bunların bütün ömrümce konuşsam bitmeyeceğini sanıyordum."
16.10.2010
15.10.2010
burma: inle gölü yolu
Jodi bana Bagan-Inle Gölü arasında yapacağım 12 saatlik otobüs yolculuğunun hayatımda yapabileceğim en zorlu yolculuklardan birisi olacağını söylediğinde bunun Kanada'nın konforuna alışmış bir kızın yaptığı yorum olarak değerlendirmiş fakat bir yandan da 2 yıldır yollarda olan birisinin yapmış olduğu bu uyarıyı göz ardı etmemeye karar vermiştim. Nitekim sabahın üçünde kargalar bile uyurken uzaktan otobüsü (aslında minibüs demek daha doğru olacak) gördüğümde vazgeçmeyi bile düşündüm ne yalan söyleyeyim.
Tek başıma sığamayacağım bir alanda iki kişi oturmak zorunda kaldığım, yer olmadığı için çantamı ayağımın altına koyduğum ve bileti satanların keleğine gelip pencere kenarına sıkıştığım 12 saatlik bir yolculuk... Bir gün önceden aldığım haberler de canımı sıkmış olduğundan sıfır uykuyla geçirdiğim gecenin ardından neyse ki yolun ilk 3-4 saatini uyuyarak geçirebildim. Sonra birden kıçımda, arkada oturan Fransız hatunun ayaklarını hissettim ve doğal olarak uyandım. Bir anda Virginie Ledoyen'e benzeyen yol arkadaşımızla The Beach filminin Burma versiyonunun nasıl çekilebileceğini düşünürken o uyku sersemliğiyle, yanında oturanın Guillaume Canet kadar mülayim ve sempatik biri değil de kick boks arenasından fırlamış bir siyahi arkadaşımız olduğunu fark ettim. Bu durumda en güzeli uyumaya devam etmek...
Yol boyunca manzara çok güzeldi. Bir aşaamdan sonra dağlara tırmanmaya başladık ve bitki örtüsü tropik ağaçlardan çam ağaçlarına ve şarap bağlarına döndü. Elbette tek şeritli olduğundan ve bölge sebze yetiştirilen bir alan olduğundan bilimum kamyona yol vere vere hatta bazı yerlerde yol bozuk olduğundan otobüsten ine bine bu berbat yolculuğu tamamladık. Otobüs bizi yol üzerinde bıraktıktan sonra 6 ecnebi bir pik up'a doluşup yarım saatlik bir yolculuk sonrası göl kıyısına ulaştığımızda Jodi'ye selamlarımı yolluyordum...
Tek başıma sığamayacağım bir alanda iki kişi oturmak zorunda kaldığım, yer olmadığı için çantamı ayağımın altına koyduğum ve bileti satanların keleğine gelip pencere kenarına sıkıştığım 12 saatlik bir yolculuk... Bir gün önceden aldığım haberler de canımı sıkmış olduğundan sıfır uykuyla geçirdiğim gecenin ardından neyse ki yolun ilk 3-4 saatini uyuyarak geçirebildim. Sonra birden kıçımda, arkada oturan Fransız hatunun ayaklarını hissettim ve doğal olarak uyandım. Bir anda Virginie Ledoyen'e benzeyen yol arkadaşımızla The Beach filminin Burma versiyonunun nasıl çekilebileceğini düşünürken o uyku sersemliğiyle, yanında oturanın Guillaume Canet kadar mülayim ve sempatik biri değil de kick boks arenasından fırlamış bir siyahi arkadaşımız olduğunu fark ettim. Bu durumda en güzeli uyumaya devam etmek...
Yol boyunca manzara çok güzeldi. Bir aşaamdan sonra dağlara tırmanmaya başladık ve bitki örtüsü tropik ağaçlardan çam ağaçlarına ve şarap bağlarına döndü. Elbette tek şeritli olduğundan ve bölge sebze yetiştirilen bir alan olduğundan bilimum kamyona yol vere vere hatta bazı yerlerde yol bozuk olduğundan otobüsten ine bine bu berbat yolculuğu tamamladık. Otobüs bizi yol üzerinde bıraktıktan sonra 6 ecnebi bir pik up'a doluşup yarım saatlik bir yolculuk sonrası göl kıyısına ulaştığımızda Jodi'ye selamlarımı yolluyordum...
13.10.2010
burma: bagan
Burma'ya gitmeye karar verene kadar buradan haberim yoktu; gel gör ki bir anda gezinin de esas görülecek yerine dönüştü. Bir çok ayrıntıdan da gazetede bahsettim ama eksik kalanları tamamlayalım.
Tapınakları gezmek için ideal konaklama yeri Nyaung U kasabası. Turistikleşmeye çalışmış az biraz şirin bir kasaba. Dolayısıyla özellikle yemek konusunda fiyatlar biraz yükselmiş, buna karşılık bol bol seçenek var. Kaldığınız yerden bir bisiklet kiralayıp tapınakları gezmek en güzel yol, hele şanslıysanız benim gibi size rehberlik edecek birilerini de bulabilirsiniz. Manzara gerçekten muhteşem, anlatabilmem mümkün değil o sebeple elimde kalan 3-5 fotoğrafı buraya koymam en güzeli.
4-5 gün tapınak gezintisi yapıp biraz da dinlenerek keyifli vakit geçirilebilir Bagan'da. İleride adı çok duyulacaktır ben şimdiden söylemiş olayım.
Not: bira içemedik ne yazık ki...
12.10.2010
adalet
"Yunanistan'ın başkenti Atina'da, 2008 yılında Aleksis Grigoropulos (15) adlı gence ateş ederek ölümüne yol açan polis memuru Epaminondas Korkoneas'ın müebbet hapis cezasına çarptırıldığı bildirildi.
Yunan medyası, Amfissa Kent Mahkemesinin, bugün aldığı kararla, 6 Aralık 2008'de meydana gelen olayda, tetiği çeken polis memuru Epaminondas Korkoneas'ın müebbet, çalışma arkadaşı ve meslektaşı Vasilis Sariariotis'in ise 10 yıl hapis cezasına çarptırıldıklarını duyurdu."
11.10.2010
bir yatırım aracı olarak dökme demir tava
Bir Rus atasözü 5 yılda bir ya eşini ya işini ya da evini değiştir demiş galiba; dememiş de olabilir. Ama benim değiştirmeye niyetim olduğu açık, önce evi mi değiştirsemişimi ona karar veremiyorum sadece. Zaman içinde çözülür muhtemelen...
Önceki haftasonu Esse'den dökme demir tava almıştım, fark ediyorum ki son dönemde yaptığım en iyi yatırım odur. Deneme aşamalarını geçtikten sonra bomba gibi yemeklerle piyasaya çıkacağım; bundan en çok memnun olacak da evin müdavimi herhalde.
Neyse bir haftaya daha başladık...
Önceki haftasonu Esse'den dökme demir tava almıştım, fark ediyorum ki son dönemde yaptığım en iyi yatırım odur. Deneme aşamalarını geçtikten sonra bomba gibi yemeklerle piyasaya çıkacağım; bundan en çok memnun olacak da evin müdavimi herhalde.
Neyse bir haftaya daha başladık...
8.10.2010
kalorifer/karalüfer
7.10.2010
burma: bagan yolu
Mandalay'dan Bagan'a otobüsle 6 saatte gidileceğini söylüyor herkes; gayet makul bir süre diye düşündüm, uyurum ve etrafı izlerim sonuçta. Ama bir gün önceden keşfe yolladığım Darrel berbat bir yolculuğun beni beklediğini haber verdi.
Otobüs dediğimiz şey yine iyi bir şey çıktı. Elbette bir televizyon ve bangır bangır ses sistemi de mevcut. Klima dediğin varla yok arası. Ama yol gerçekten zorlu bir deneyimdi: haritaya bakınca 180 kilometrelik bir mesafe olduğunu anladım ama geç olmuştu. Saatte ortalama 30 kilometre hızla yapılan bir yolculuk!
Yol aslında asfalt sayılsa da kimbilir en son ne zaman bakımdan geçti bilinmez. Çoğu yerde tek şerit, karşıdan kamyon gelince yol vermek gerekiyor. Yolun belli yerlerinde çalışma var ama 3-5 köylü ellerinde küreklerle onarmaya çalışıyor delikleri, bir sonraki musonda akıp gideceği belli. Bir köprüden geçiyoruz tek aracın geçebileceği önümüzdeki kağnıdan dolayı gayet yavaş bir şekilde, o köprünün aynı zamanda tren yolu olması ise ayrı bir konu.
Nihayetinde yanımdaki Kanadalıyla sohbet ede ede varıyoruz Bagan'a; girişte 5 doları bayılmayı unutmuyoruz elbette.
Otobüs dediğimiz şey yine iyi bir şey çıktı. Elbette bir televizyon ve bangır bangır ses sistemi de mevcut. Klima dediğin varla yok arası. Ama yol gerçekten zorlu bir deneyimdi: haritaya bakınca 180 kilometrelik bir mesafe olduğunu anladım ama geç olmuştu. Saatte ortalama 30 kilometre hızla yapılan bir yolculuk!
Yol aslında asfalt sayılsa da kimbilir en son ne zaman bakımdan geçti bilinmez. Çoğu yerde tek şerit, karşıdan kamyon gelince yol vermek gerekiyor. Yolun belli yerlerinde çalışma var ama 3-5 köylü ellerinde küreklerle onarmaya çalışıyor delikleri, bir sonraki musonda akıp gideceği belli. Bir köprüden geçiyoruz tek aracın geçebileceği önümüzdeki kağnıdan dolayı gayet yavaş bir şekilde, o köprünün aynı zamanda tren yolu olması ise ayrı bir konu.
Nihayetinde yanımdaki Kanadalıyla sohbet ede ede varıyoruz Bagan'a; girişte 5 doları bayılmayı unutmuyoruz elbette.
6.10.2010
her şey geçer hayat kalır
29 Ağustos 2007'de Muğla'nın bir ilçesinde başlayan hikaye 23 Eylül 2010'da Muğla'nın bir başka ilçesinde sonlandı. Her iki günün de ortak noktası dolunaydı.
5.10.2010
gazeteye neyin çıktım a dostlar
Torpil kullanıp kendimle röportaj yaptırdım; linki şudur. Tam da fotoğraf makinesinin kartının bozulup tüm Burma fotoğraflarının uçtuğu zaman çıkması garip hissettirdi. Bu arada röportajı yapan hatunun çok hoş olduğunu da belirtmem lazım; dur bir bahane uydurup mail atayım belki bir iki bira içeriz...
1.10.2010
500 olmuş
burma: mandalay'ın çevresi
Mandalay'ı gezdik ama esas etrafında da görülecek bir sürü yer olduğunu unutmamalı. Benim yaptığım bir gün Amarapura, Sagaing, Inwa üçlüsünü mavi pikap arkasında gezmek ertesi gün de tekneyle Mingun'a yarım günlük bir sefer düzenlemekti. Hadi bakalım neler görmüşüm:
Amarapura: Mandalay'ın güneyindeki bu eski krallık merkezinin en büyük ilgi kaynağı 200 yıllık dünyanın en uzun tik köprüsü olan U Bein Köprüsü. 1,2 kilometrelik bu köprü özellikle suların çekildiği dönemlerde harika karelere kaynaklık ediyor ama ben gittiğimde sular maşallah köprüye dayanmıştı; ben de bir uçtan bir uca yürümekle yetindim. Köprünün hemen yanındaki Maha Ganayon Kyaung manastırında her sabah bini aşkın rahibin katıldığı kahvaltı seramonisi düzenleniyor ki bunu görmek için o saatlerde manastır bahçesinde beklemeye değer.
Sagaing: Tapınaklar cenneti Sagaing'de en yapılması gereken şey Sagaing Tepesi'ne tırmanmak. Harika bir manzarayı izleyebiliyorsunuz en tepede. Nehir kıyısındaki tapınaklardan da Irrawaddy Nehri'ni izleyebiliyorsunuz.
Inwa: Nehri tekneyle geçip bulduğunuz at arabasıyla hoplaya zıplaya bir yolculuk yaptığınız eski bir başkent Inwa. Görülebilecek bazı yerleri Mandalay'da da karşınıza çıkan 10 dolarlık bilet dahilinde olsa da özellikle sizi ilk götürdükleri ve kitaplarda bile hakkında bilgi olmayan ağaçlar içindeki tapınak mutlaka görülmeli.
Mingun: Mandalay'ın kuzeyinde yer alan Mingun'a sabah kalkan tekneyle ulaşıp öğleden sonra dönüyorsunuz; 3 dolar da para vermeniz lazım. Bir kere tekne yolculuğu çok keyifli. Burada görülecek başlıca üç yer var. Öncelikle taa uzaklardan görülen, yapılırken deprem yüzünden yarıda kalan 150 metre yüksekliğindeki Mingun Paya'ya zorlu ve çıplak ayak yapılan bir tırmanış yapıp manzarayı etrafta koşturan keçilerle birlikte izlemeli. İkinci durak 90 ton ağırlığındaki dünyanın sağlam en büyük çanını görüp hatta çalmak; en büyük çan Moskova'da ama kırıkmış. Son olarak da beyaz bir pastayı andıran Hsinbyume Paya'yı görüp bir şeyler atıştırıp Mandalay'a geri dönüyoruz. Ne de olsa yarın bizi zorlu bir otobüs yolculuğu bekliyor.
Amarapura: Mandalay'ın güneyindeki bu eski krallık merkezinin en büyük ilgi kaynağı 200 yıllık dünyanın en uzun tik köprüsü olan U Bein Köprüsü. 1,2 kilometrelik bu köprü özellikle suların çekildiği dönemlerde harika karelere kaynaklık ediyor ama ben gittiğimde sular maşallah köprüye dayanmıştı; ben de bir uçtan bir uca yürümekle yetindim. Köprünün hemen yanındaki Maha Ganayon Kyaung manastırında her sabah bini aşkın rahibin katıldığı kahvaltı seramonisi düzenleniyor ki bunu görmek için o saatlerde manastır bahçesinde beklemeye değer.
Sagaing: Tapınaklar cenneti Sagaing'de en yapılması gereken şey Sagaing Tepesi'ne tırmanmak. Harika bir manzarayı izleyebiliyorsunuz en tepede. Nehir kıyısındaki tapınaklardan da Irrawaddy Nehri'ni izleyebiliyorsunuz.
Inwa: Nehri tekneyle geçip bulduğunuz at arabasıyla hoplaya zıplaya bir yolculuk yaptığınız eski bir başkent Inwa. Görülebilecek bazı yerleri Mandalay'da da karşınıza çıkan 10 dolarlık bilet dahilinde olsa da özellikle sizi ilk götürdükleri ve kitaplarda bile hakkında bilgi olmayan ağaçlar içindeki tapınak mutlaka görülmeli.
Mingun: Mandalay'ın kuzeyinde yer alan Mingun'a sabah kalkan tekneyle ulaşıp öğleden sonra dönüyorsunuz; 3 dolar da para vermeniz lazım. Bir kere tekne yolculuğu çok keyifli. Burada görülecek başlıca üç yer var. Öncelikle taa uzaklardan görülen, yapılırken deprem yüzünden yarıda kalan 150 metre yüksekliğindeki Mingun Paya'ya zorlu ve çıplak ayak yapılan bir tırmanış yapıp manzarayı etrafta koşturan keçilerle birlikte izlemeli. İkinci durak 90 ton ağırlığındaki dünyanın sağlam en büyük çanını görüp hatta çalmak; en büyük çan Moskova'da ama kırıkmış. Son olarak da beyaz bir pastayı andıran Hsinbyume Paya'yı görüp bir şeyler atıştırıp Mandalay'a geri dönüyoruz. Ne de olsa yarın bizi zorlu bir otobüs yolculuğu bekliyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)