24.02.2015

evinize kimin yerleşmesini isterdiniz?

Bundan herhalde yirmi yıl sonra -belki de daha kısa- geriye baktığımızda bu yaşadığımız günlerin bile güzel olduğunu düşüneceğiz muhtemelen. Çünkü ya yaşadığımız topraklar Pakistan gibi aşırı dinci, baskıcı ve teröre destek verdiği için "drone"lar tarafından bombalanan; yaşamanın zul olduğu bir Sünni İslam devletine dönüşümünü tamamlamış olacak ya da eski Yugoslavya'da olduğu gibi bir sabah kalktığımızda komşumuzun kanımızı dökmek için kapımıza dayandığı bir mezarlık olacak. Hangisi olacağını bilemem, hangisinde hayatta (daha doğrusu daha uzun süre hayatta) kalacağım hakkında zerre tahminde de bulunamam.

Bu noktada tek yapabileceğim proaktif davranmak. Mesela akıbetini bilemeyeceğim bir çocuğun doğumuna önayak olmamak; ülkede taşınamaz bir mülk, yatırım vs gibi işe girmemek; olabildiğince kök salmamak; evde kedi bile beslememek ilk aklıma gelenler. Arada Yeni Zelanda filan gibi ülkelerin göçmenlik şartlarına bakıyorum ama bir yandan da dördüncü sınıf vatandaş olmak bu saatten sonra zor geliyor; ha "ileride bir göçmen kampında yaşamak daha mı kolay gelecek?" diye sorarsanız da verecek cevabım yok. Bu hafta ecnebi bir firmadan haber bekliyorum bir de, bakarsınız olur ve dışarıda bir yerlere kapağı atma şansım olur.

O zaman yazımı bir okuma bir de dinleme önerisiyle kapatayım:

Kitap için

Müzik için

3.02.2015

yaşlılık üzerine

Gençken pek de yaşlılık üzerine düşünmüyorsunuz, anca bir şekilde karşınıza çıkması gerekiyor. Yakınlarınızın yaşlılığını ise kabullenmek de pek zor oluyor. Mesela babamın yaşlandığını ilk farkettiğimde şimdi yerinde bir otopark olan çocuk binasının önünden cerrahi monobloğa çıkıyorduk. Normalde hiç olmayacak şekilde babamın merdivenlerde geride kaldığını fark ettim, nefes nefeseydi. Sonra da yaşlılığın yerini hastalık aldı ve her şey çok hızlı bir şekilde gelişti.

Anneminse yaşlandığını daha yakından takip edebiliyorum. Bir kere 60 sınırını geçti, davranışları değişiyor, yaşlılara özgü sağlık problemleri gelişiyor ve daha da önemlisi yüzü yaşlılık lekeleriyle doldu. Ben de onu her gördüğümde ileride ne olacağını düşünmemeye çalışıyorum. Keşke hep böyle kalsa diyorum. Yılda üç beş kere bir araya gelebiliyoruz; kiminde bir iki gün sürüyor kiminde bir iki hafta. Ama her seferinde ayrılırken "acaba bu son mu?" sorusu da aklıma gelmiyor değil. Hayatımda kalan üç kişiden birisi sonuçta...

Bu arada ben de yaşlanıyorum değil mi? Neyse, o meseleyi konuşmamıza daha var.