Bir başka başkente hoşgeldiniz. Valla ne yalan söyleyeyim Siem Reap'ten sonra çok soğuk geldi Phnom Pehn. Zaten şehre girdiğimde hava kasvetliydi, tuktukla hemen kaldığım yere gidip kapanmadan Tuol Sleng'e gittim. Burası Kızıl Khmer döneminde hapishane olarak kullanılmış 3 katlı bir bir okul. Müze olarak korunmuş binada işkence aletlerini, tutukluların çekilmiş fotoğraflarını, kafataslarını, o döneme ait anıları görmek mümkün. Etrafta insanların yaşadığı binalar olduğu için sanki hala faaliyette gibi hissettim ben burayı. Hergün saat 10 ve 15'te bir de belgesel gösterimi var. İnsanların gözleri dolu çıkıyor genelde; ben de attım kendimi tuktuka, Ölüm Tarlaları'na gitmeyi içim kaldırmadığı için "nehir kenarına çek usta" dedim.
Nehir kenarı dediğin Kordon'un çakması. Çamurlu nehre bakan bir sürü lokanta, bar, otel vs var. Ben yürümeye başladıktan sonra FCC'yi gördüm ve bira içmem gerektiğini hissedip içeri daldım. Burası (Foreign Correspendents' Club) Vietnam Savaşı fotoğraflarıyla dolu bir restoran-bara da evsahipliği yaptığından bira içerken "neler dönmüş anasını satayım" diyebiliyorsunuz. Nehir kenarı turunu postanenin karşısındaki Seeing Hands masaj salonunda sonlandırdım. Burası kör masözlerin masaj yaptığı bir yer. Bu arada gecenin üçünde Bangkok'ta masaj yaptırmış olan bendeniz Kamboçya sınırları dahilinde her yerin 11 gibi kapandığına şahit oldu. Ülkenni resmi tatilde olması da bu duruma tüy dikti. Açık olan bazı yerlerde de yaşlı beyaz erkek-çıtır yerel hatun ikililerini görmek can sıkıcı.
Ertesi gün gündüz gözüyle görelim bir de şu şehri dedim. Önce Phnom Wat'a gittim ama verdiğim 1 dolara değdi mi girişte? Kesinlikle hayır. Sonra yürüye yürüye meşhur Psar Thom Thmei'ye vardım. Art deco tarzında enteresan bir kubbesi olan mekanda dışarıdaki sıcağa rağmen bir serinlik hakim. Ivır zıvır beni pek çekmedi, yemek kısmına giderken de etrafta gezinen fareleri görünce çıkışa yöneldim. Bir de Rus Pazarı var ama orada da durum farklı değildi. Yine nehir boyuna geçip, Fransız koloni döneminden kalan binalara baka baka şerin en esaslı görülesi yeri olan Ulusal Müze ve Gümüş Pagoda ikilisine ulaştım. Ha bir de yol üstünde Wat Ounalom'a uğradım.
Ulusal Müze Khmer dönemine ait eserlerin olduğu çok güzel bir yer. Avlusu çok şirin. Yalnız adamlar fotoğraf çekimi için para istiyor; benim makine de Angor Wat'ı gezerken sıcağa ve neme dayanamadığından saçmalama potansiyeline sahipti, ben de fotoğraf falan çekmeden gezdim. Oradan çıkıp Kraliyet Sarayı ve Gümüş Pagoda'ya geçtim. Gümüş Pagoda'nın içerisinde çok şık bir kristal Buda heykelciği ve Buda'nın gerçek boyutlarında üzeri binlerce elmasla kaplı heykeli var. Yerler de gümüş plakalarla kaplı.
Phnom Pehn'in gördüğüm yerleri bu kadar. Yemek için seçenek bol. Aklıma gelenler Khmer Borane ve Khmer Surin. Bol bol loc lac ve amok yiyin. Deniz mahsüllerini lüpletin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder