10.02.2010

istanbul'da höşmerim vakti


Dün şabalak kardeşim yeni akvaryumdaki hayvan çeşitliliği vasıtasıyla ulaşmak ve çeşitliliği kutlamak için uğradı. Eve gitmeden önce pasaj içindeki dürümcüye uğramayı düşündük ama ikimizi doyuracak malzeme kalmamış olduğunu tahmin ederek yeni açılan Köfteci Ramiz'de aldık soluğu. Malum her taraf Ramiz oldu, köftesi çok matah değil ama menüdeki bir madde beni oraya bağlar arkadaş: höşmerim.

Bursa'dayken yerdim ben görünüşü garip tadı muhteşem tatlıyı. En son da 2006 senesinde falan eski iş arkadaşım Balıkesir'den getirtmişti kiloluk kapta da içim bayılana kadar yemiştim. Ramiz'deki de bol bol yenilecek kadar güzel. Şiddetle öneririm. Atın bir kaşık höşmerim ağzınıza, dilinizi damağınıza bastırıp ezin pütür pütür peynirleri. Yanına da çay...

P.S: sözlüğü takip edenler benim hangi isimle yazdığımı anlayabilir diye umuyorum. Bu "datlu" yazımızı da otisabi'nin geçen sene yazmış olduğu, benim de dün kardeşimle konuşurken hatırladığım bir entryle sonlandıralım:

"flört dönemi her türlü angaryaya en açık olduğumuz dönem. evlenme niyeti ve vaadi olmasa da, erkeğin kadına aile babası rolündekini başarısını, kadının erkeğe ev hanımı potansiyeli hakkında ilk intibaı vermeye kastığı stajerlik dönemi gibi bir şey. zaten sözlükte de aratın stajer (stajyer?) asistan angaryaları gibi örnekleri bulacaksınız. özetle bu örnekten de anlaşılacağı üzere en güzel angarya, karşılıksız iş ve emek olduğu kadar, karşılığı verilecek olsa bile mahiyetinin ne olacağı belirsiz bir takım umut ve hayaller sırası ve sayesinde de yaptırılan angaryadır.

hayatımda bu tip flört dönemlerinde en az iki kere ev taşıdım, nereden baksan 200-300 kilometre yol gittim, toplamda 20-30 saat hiç bir alakam olmayan yerlerde bekledim, bir düzine kadar hiç bir şekilde muhatap olmamam gereken adamla 'böyle' (elimle iç içe geçmiş kanca hareketi yapıyorum) oldum. ne oldu sonuç? sıfır.


yani o flörtlerden beklentim, flörtlerin sevgilimleşmesiydi, olmadı. koliyi taşıdığım, yatağı, şilteyi sırtlandığımla kaldım. terli terli 'ne önemi var canım?' derkenki sahte babacanlık ifadelerinden öte yüzüme bir ifade konduramadı bu işler. o kadar kolisini, kaya gibi sofasını, masasını taşıdığım bir kişiden de ne bir hayır duası aldım, ne başka bir şey.

bunu niye yazıyorum? şundan. bir kaç vakit evvel bir kızlan tanıştım. öyle 'maksatlı' tanışma da değil, normal tanıştım. kız sürekli beni arıyor, ne yapıyon, ne ediyon. dedim, 'vay yazış'. sonra bugün öğlen saatlerinde aradı, dedi ki 'otis ev taşınacak.'. yaaa. işte o an böyle bir sevindim anlatamam. iyi ki flörtleşmemişim. flörtleşeydim yine taşıyacaktım koli koli, bali bali, koli baliyi. ya çok yorgunum hastayım, bir yetiştirmem gereken iş var dedim, oturdum bu entry'i yazdım. şimdi buradan bana eşyasını taşıtmış olan diğer iki kıza sesleniyorum: sağa sola eşgalimi mi dağıttınız ulan? otis bıraktı artık o işleri. kendini zor taşıyor. yallah."

10 yorum:

Esin dedi ki...

sozlukteki de siz misiniz? o zaman entarilerinizi kotulemeye baslayayim :P

Margot dedi ki...

sabah akşam ramizdeyiz bu peynir tatlısına uyanmak mümkün olmamıştı.iyi mi kötü mü oldu bilemiyorum...

hirondelle dedi ki...

@esin: evet benim. kötüleyin efendim isterseniz :p

@margot: iyi olmuştur, zaten çok yiyince bayıyor kendisi. sabak akşam bir doz iyidir :)

Esin dedi ki...

iznimi de aldim, karmayi eksilere dusururum simdi :)

hirondelle dedi ki...

karma önemli değil efenim maksat müşteri memnuniyeti :)

.::Sinan AYHAN::. dedi ki...

Historia'da bir ramiz var orada güzel yapıyor. Otopark sorunu da yok. Dondurmalı getiriyorlar bir de, süperimsi olmasa da bir şey işte.

Garip ama gevşek. Gevşek gevşek.

Adsız dedi ki...

benim otis'le komik bir anım var; unutturma, sonra anlatiim:)

hirondelle dedi ki...

yav sina bey siz tatlı mı iyorsunuz zaten...

sayın adsız. o iki kişiden birisi misiniz yoksa?

d. dedi ki...

e hani ben yorum yapacaktım da sen anlayacaktın? 2. kim ayrica?

hirondelle dedi ki...

e anladık yav kaç adsız olabilir ki etrafta.

siz karnavaldan ben kıbrıstan dönünce anlatın o zaman?