Üsküp büyük bir şantiye. Şehrin ortasından akan meşhur Vardar Nehri'nin iki yanına milliyetçi hükümet büyük büyük hükümet binaları dikiyor. Genel yaklaşımları fotoğrafta da özetlenebiliyor aslında: şehre hakim tepede bir haç, mümkün olan her yerde olabilecek en büyük ölçülerde Makedon bayrakları ve mümkün olduğunca çok sayıda ve büyük ebatta heykeller; bu yaz 5 milyon TL'lik maliyetiyle ülkede tartışma yaratan 30 metre yüksekliğindeki Büyük İskender Heykeli dış politikada sebep olduğu tartışma nedeniyle "Atlı Savaşçı Heykeli" olarak biliniyor-malum Yunanistan ve Makedonya arasında hem Büyük İskender'in etnik kökeni hem de ülkenin adı nedeniyle inatlaşma hala sürüyor, FYROM denilen şey bildiğimiz Makedonya. Balkanlar ve bir etnik saçmalama daha...
Şehrin kuzeyi çarşısı, hanları, kalesi ve hamamlarıyla Osmanlı kimliğini koruyor. Taş Köprü'yü geçip güneye varınca da Slav etkisi başlıyor: büyük bir meydan, kafeler, binalar ve güzel kızlar...
Köfteye güveçte kuru fasulye de ekleniyor burada. Köfte için Destan, Makedon müzikleri ve yemekleri için de Old City House denenmeli. Tikveş bölgesinin şarapları pek leziz. Kuru et ve kaşkaval peynirlerini de zulaya atıp 24 saatten az kaldığımız Üsküp'ten Büyük İskender Havaalanı'na doğru yola çıkıyoruz. 24 seneki yolculuğun son gecesi de havaalanının otoparkında geçmişti.
İki haftalık Balkan seyahatimizin sonuna gelmiş oluyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder