31.07.2009

grönland'da arazi kapatmak lazımdı


Zamanında Yeşil Ada demişler buraya da sonra buz tutmuş heryer, olmuş mu sana kırlarla dolu ada buzlu bir ada. Yıllarca hakir gördük Eskimo dedik morina dedik yüz vermedik buraya ama değerlendi arkadaş buralar. Malum ısınıyor dünyamız burdaki buzlar da eriyor. Bir yandan sebze yetiştirmeye uygun hale gelmeye başlamış ada öteki taraftan da yeraltındaki madenlere ulaşmak kolaylaşmış. Gelecek Grönland'ın diyorlar.
Ah kafa olsa çevirirdik 3-5 dönüm arazi oralardan bir yandan zebze-meyve işine girer, mehtaplı geceler balığa çıkar, toprağı delip kömür, petrol, altın vs çıkartıp bir nevi Daniel Plainview edasıyla gezerdik. Ama kaybetmeye, masa başı işi yapmaya mecburuz anlaşılan.
Evlerin renkleri de güzelmiş yav. Şöyle bir fıstık yeşili olsun, parlement mavisi olsun renk getirirdim adaya.

30.07.2009

rüya


Dün gece erkenden uyuyakalmadan önce hafta ortası yorgunluğu üzerine birşeyler yazacaktım; enerjim el vermedi. Gece rüyamda Defne Sarısoy Galatasaray'ın Elano'yu aldığını söylüyor, ben de gözümün önünde Brezilya ve Manchester City formasıyla yaptığı hareketlerle arkadaşı arayıp haberi veriyordum. Gecenin ortasında uyandım doğal olarak; NTVSpor'da alt yazı geçiyordu Elano'nun 4 yıllığına Galatasaraylı olduğunu...

28.07.2009

sözünde duran bir anadolu delikanlısı


"Evet biz 5 yeriz, 7 yeriz ama 6 yemeyiz. Belki 7 yeriz, 9 yeriz ama 8 yemeyiz”

27.07.2009

kuzey kore fast food işine girmiş


Bir Singapur şirketi ilk fast food lokantasını açmış, fakat menüde hamburger olmayacakmış Amerikan kültürü ülke topraklarına girmesin diye. Kuzey Kore'de yakın zamanda bir İtalyan lokantası açılmış televizyonlarda da bira reklamları gösterilmeye başlamıştı.

Bu arada Cihangir'e Khmer-Vietnam yemekleri yapan bir yer açma hayali kurmaya başladım. Bakarsınız Fransızlar gelir ben de manita yaparım aralarından...

26.07.2009

çiftleşme mevsimi son sürat devam ediyor


Yaz gelince millet başlıyor evlenmeye. Eş dosttan düğün/nikah davetiyeleri ve altın takılması istekleri geliyor bu dönem. Arkadaş bir bok yiyorsunuz niye bizi karıştırmak istiyorsunuz. Bu cehennem sıcaklarında topluyorsunuz milleti bir yerlere. Nedir yani 3-5 sene sonra boşanırken de çağırın o zaman. Geçen sene epey eş dost evlendiğinden bu sene iki davetiye aldım yanlış hatırlamıyorsam ikisini de ektim başarıyla. Evlenmek zorunda kalıp da bu çok önemli günlerine kimseyi çağırmayanlara selam olsun!

25.07.2009

ivan ergiç


Karşınızda Bursaspor'un yeni transferi. Hırvatistan topraklarında doğmuş 1981'de ama Sırp. Ailesiyle savaş sırasında Avustralya'ya göç etmiş ve Perth Glory'de oynarken Juventus'un dikkatini çekmiş. Siyah beyazlı formayı giyemeden önce kiralık olarak sonra temelli Basel'e taşınmış. Bir ara Basel'de depresyon nedeniyle hastaneye yatırılmış ama kulübü dönüşünde kaptan yapmış onu artık ne olduysa? Kendisi futbolcuların çok para kazandığını söyleyen ve Frankfurt Okulu'na ilgi gösteren bir Marksist. Takım değil adam tutanların haberi olsun...

24.07.2009

sezonu açtık hayırlısıylan


Aldık biletlerimizi Tobol maçına konuşlandık tribündeki yerimize. Yine Ali Sami Yen'e girerken Apocalypse Now'da gibi hissettim kendimi; fimi izleyenler ve stada o altı mazgallı kapılardan girenelr ne dediğimi anlayacaktır. Stad dolmuştu Temmuz ortası, rakibin Tobol olmasına rağmen; bunda en büyük pay da kuşkusuz Rijkaard. Kadrolar açıklanırken en çok tezahüratı teknik adam alıyorsa seyircinin gözündeki yeri düşünün Hollandalı'nın. Ultraaslan'ın Eski Açık'a geçmesi ve orada açılan "In Haldun We Trust" pankartı da yapılan transferlere ve adı geçen yöneticiye güvenin bir işaretiydi. Takım ısınırken Sabri'nin çektiği şutla kale arkasındaki görevliyi vurması da bu sene bazı şeylerin değişmeyeceğinin göstergesi...


Galatasaray çok ağır oynuyor, yavaş top çeviriyor, oyunun yönünü değiştiremiyor. Defans her an hata yapmaya hazır. Bunun elbetteki yolun başı olduğunu söylememiz lazım ama benim gözüme çarpan bazı noktalar var:


Gökhan Zan patlamaya hazır bomba. İkinci yarıda üstüne gelen rakibin önnüden kaçıp bir pozisyona sebep oluşu var ki evlere şenlik. Neyse ki Servet gitmemiş Marsilya'ya. Mustafa Sarp tek ayaklı ve gelen topu önce dürtüp sonra kontrol ediyor, bu da hızlı oyunu önlüyor. Umarım heyecandan aksamıştır yoksa Mehmet Topal'ın dönüşüne duacıyız. Yaser bu takımın oyuncusu değil, zaten devre arasında alındı oyundan. Serdar Eylik'in kumaşı iyi, geleceği parlak görünüyor. Tam ikinci yarı sağ kanatta da görecektik ki sakatlandı. Onun yerine herkes Uğur Uçar'ın gireceğini düşünüyordu ki Linderoth girdi oyuna. Bu adam yaşıyor muymuş ya? Eğer sakatlanmazsa orta sahada Mustafa Sarp'tan daha yararlı olacağı kesin. Arda ise sanki biraz sıkışıyor ortada. Son söz Sabri için. Serbest vuruşta topun başına geçince herkes bağırmaya bağırdı o topu kullanmasın diye. Ama o gayet iyi kesip golün asistini yaptı. Bu da bir süre daha oynayacağınnı garantisi. Maçın sonunda Linderoth top ayağındayken sağ kanatta Sabri'den bindirme bekledi tüm tribündekilerle birlikte ama Sabri şişmişti ve gelemedi. Bu arada Galatasaray'ın iki maçta atığı üç golünde duran toptan olması enteresan değil mi? Maccabi Netenya maçından sonra görüşmek üzere...

21.07.2009

kıskanıyorum lan

Kıskanıyorum ben bu adamı. Aklına geldiği gibi saçmalayıp üstüne de para alıyor, yavrum benim bakışlara bak; hele o gözlüğü tutuşu.
Radikal'de yazardı bu vatandaş sonra Perihan Mağden-Ece Temelkuran kapışması esnasında kovuldu. O dönem Radikal Futbol'da yazdığı yazılar nasıl unutulur... Emre Belözoğlu aşkı, Kemal Arslan'a İstanbul'a ilk gelişinde kucak açması ve de Kerem Tunceri röportajı.... Kadim bir dostum bu röportaj üstüne "çocuğu basacaklar bir gün bir futbolcuyla sonra gel de açıkla biz futbolu başka türlü seviyoruz lafını" demişti hala gülerim hatırladıkça. Neyse Vatan'a geçti oradan da Akşam'a. Bu dönemde kendisiyle aynı spor salonuna bile gittik; o hep Perihan ablasının peşinden koştururdu koca poposuyla, bir gün de peştemallere sarılıp duş sırası beklemiştik önlü arkalı. Bir ara jürilik falan yaptı zaten o zaman tüm Türkiye tanıdı çocuğu; o da eminim ki çok mutlu olmuştur.
Beyaz Türk olmaya çalışan, abuk subuk fikirler yumurtlayan bir ara form. Konuştuğu Türkçe bir halta benzemiyor zaten. Buna rağmen köşe yazarı ya Türk basınına helal olsun. Herhalde ben de o noktaya gelmek istesem Serdar Turgut'un yatağından falan geçmem gerekirdi...
Son bir anektotla bitirelim yazıyı: Kendisinin Vatan'da olduğu dönem kitabını basmayan bir yayınevinin ortaklarına salvoları başlar. Bunun üzerine Vatan'da çalışan bir gazeteci aranıp kendisini uyarması istenir. Gelen cevap süperdir: "ibneye laf söylesen ne fark eder ki ibnelik yapmaya devam edecek..."

20.07.2009

yıllardan sonra yollardan sonra şarkılar söylüyor çocuklar

Yeni Türkü ile tanışmam 1984 senesini bulur; evet ben 5 yaşından beri Yeni Türkü dinliyorum ulan! Sarıkamış'ta Akdeniz Akdeniz'in plağı çalardı bütün gün. Ben de bağıra çağıra Maskeli Baloyu söylerdim. Sarıkamış'tan güzergah Bursa'ya çevrilince Yeni Türkü kasetleri çalınmaya devam etti peder sağolsun: Günebakan, Dünyanın Kapıları, Yeşilmişik, Vira Vira ve Aşk Yeniden... Aşk Yeniden ile birlikte ben yeniden keşfettim Yeni Türkü'yü. Yaşın bu işlerden anlar hale gelmesinin de katkısı vardı elbet. Haris Aleksio'nun Ta Tragoudia Tis Harulas isimli hayatta dinlediğim en güzel albümler top 5'inde yer alan albümün eve girmesiyle Akdeniz Akdeniz'e tekrar dönüp her gün Aşk Yeniden'e kadar dinledim albümlerini yıllarca. Bu dönemde Buğdayın Türküsü isimli bir de yasaklanan albümleri olduğunu öğrendik; aradık taradık bulamadık...
Bilinçli bir Yeni Türkü dinleyici olup albümlerini alıp konserlerine gitmeye başladıktan sonra Yeni Türkü Süper Baba dizi müzikleri, Rumeli Hisarı Konseri (ki Buğdayın Türküsü'nden de şarkılar vardır) ve Külhani Şarkıları yayınladı ve dağıldı. Her ne kadar Derya Köroğlu yeni bir ekip kurup bir de albüm çıkardıysa da yıllarca eskinin ekmeğini yemek dışında bir şey yapmadı benim gözümde.
Ben hala Yeni Türkü dinlemeye devam ettim ama yeni ekibi Yeni Türkü saymadığımdan hiçbir konserine gitmedim. Çıkardıkları albümü de almadım zaten. Bu arada Yeni Türkü'yü benden bile çok seven bir dostum sayesinde Buğdayın Türküsü geçti elime, iş yerinde çok sevdiğim şarkıların sözlerinde imzası olan Turgay Fişekçi ile tanışıp ayak üstü sohbet edip kiraz bile yedim.
Bu kadar boş laf yeter: Yeni Türkü 30 Yılın Türküsü konserini duyduğum ilk gece heyecandan uyuyamadım. Düşünün 30 yıllık hayatımın 25 yılının fon müziğini oluşturan grup ilk günden beri katkıda bulunanları toplayacaktı; bir nevi reunion... Önce 20 yıllık dostum, birlikte grubun şarkılarını hatmedip konserlerine gittiğimiz dostumu aradım "gel lan İstanbul'a" diye, iş güç vs sayıkladı. Sonra Buğdayın Türküsü'nü tedarik eden Yeni Türküdaşım'a ulaştım, önemli bir şahsiyet olduğundan davetiyesi varmış zaten, bana da ayarlamaya çalışıp başarılı olamayınca "sen başının çaresine bak" dedi.
Gelelim bu geceye: Zerrin Atakan, Selim Atakan, Derya Köroğlu üçlüsünün Buğdayın Türküsü'nün söylemesi, Tuncer Tercan'ın sesinden Öldükten Sonrayı dinlemek, sahnede Zerrin Atakan'ı görmek, Akdeniz Akdeniz kadrosunun Yılmaz Peşrev'i çalması, en sevdiğim Yeni Türkü kadrosu Derya Köroğlu-Murat Buket-Cengiz Onural-Fuat Oburoğlu dörtlüsünü belki de son defa sahnede görmek, ilk yıllara ait fotoğraflar, Haris Aleksiou'nun muhteşem sesi ve son olarak 30 yıl boyunca bir şekilde katkıda bulunmuş olanların sahneye çıkması ve şarkı söylemesi... Bunları gördüm/duydum ya ölsem de gam yemem artık. Keşke beni onlarla tanıştıran da görebilseydi.
Hayatımdaki bir sayfayı kapattım herhalde o sebeple mutluyum. Son olarak gelelim konserde yer alan isimlere ve şarkılara: Selim Atakan, Derya Köroğlu, Zerrin Atakan, Eftal Küçük, Tuğrul Bayrak, Tuncer Tercan, Murat Buket, Fuat Oburoğlu, Cengiz Onural, Erkin Hadimoğlu, Fatih Ahıskalı, Furkan Bilgi, Serdar Barçın, İsmail Soyberk, Haris Aleksiou, Murathan Mungan, Yaşar Miraç, Meral Özbek, Lale Müldür, Yıldırım Türker, Turgay Fişekçi. Keşke Muammer Ketencoğlu da olsaydı...
Buğdayın Türküsü: Buğdayın Türküsü, Sardunyaya Ağıt, Sonbahardan Çizgiler
Akdeniz Akdeniz: Telli Telli, Çember, Yılmaz Peşrev, İstersen Hiç Başlamasın, Maskeli Balo, Öldükten Sonra, Gurbete Kaçacağım
Günebakan: Günebakan, Olmasa Mektubun, Rüzgar, Başka Türlü Birşey
Dünyanın Kapıları: Dönmek, Göç Yolları, Resim
Yeşilmişik: Yeşilmişik, Açelya, Destina, Yağmurun Elleri, Fırtına
Vira Vira: Vira Vira, Deliler
Aşk Yeniden: Aşk Yeniden, Yedikule
Süper Baba Dizi Müzikleri: Bana Bir Masal Anlat Baba
Külhani Şarkılar: Cevriye, Telgrafın Telleri
Yeni: Nakka

18.07.2009

yaz aşkım

Kendisiyle 2007 yazında tanıştık. Adapazarı'ndaki odamın birkaç üyesinden birisi oldu (diğerleri sünger yatak, televizyon, laptop, İkea kutusu ve lambası, araba buzdolabı. Odada dikey hiçbirşey yoktu ve oturmak mümkün değildi; paso yatış). Küçüktü, ucuzdu, sessizdi, tipi güzeldi ve işini iyi yapıyordu. O günden beri her sıcak yaz gününde en yakın dostum oldu. Eve gelince açıyorum kendisini evden çıkana kadar açık. İyi serinletiyor ve az ses yapıyor. Hatta sesi iyi de uyku yapıyor. İyi ki varsın Sinbo CH-9.

16.07.2009

lonely planet


1972'den beri seyahat rehberleri yayınlayan bu firmayı bilmeyen yoktur. Ben de öneriler üzerine gittim Güneydoğu Asya rehberini Kanyon'daki Remzi'de bulup aldım. Çok güzel çok hoş. Önerdiği yerleri, yöntemleri deneyeceğim bakalım bizzat. Bu arada http://www.lonelyplanet.com/ u kurcalarken kitapları bölüm bölüm pdf olarak da indirme imkanı sağladıklarını gördüm, tabii parasını verince. Hemen işaretledim Kamboçya kitabını aldım. Size bir link gönderiyorlar ve oradan 5 kere download etme hakkınız var. Ben de bir hevesle indirdim ama açmadı, font embedded değil falan dedi. Anlattım derdimi adamlara "müşteri hattı"ndan hemen Avustralya'dan Sarah abla göndermiş maille aldığım 5 chapter'ı da sağolsun. Sabahtan beri bakıyorum da çok güzel yav...

15.07.2009

koskoca 30 yıl


Pazar günü Yeni Türkü'nün 30. yıl konseri var. Onlar hakkında uzun uzun yazmam lazım aslında. Kısaca söyleyecek olursak hayatımın fon müziğidir Yeni Türkü. Gittim biletimi aldım, eski elemanları tekrar bir arada göreceğim için oldukça heyecanlıyım. Grubun 30 yaşında olması demek benim de 30 yaşımda olmam demek.

Hayatımdaki yerini Eray Aytimur'dan alıntılayarak Yeni Türkü yazısını sonraya bırakıyorum: Çünkü biz Yeni Türkü’nün elinde ne kadar büyüdüysek, onlar da bizlerin elinde o kadar büyüdü. En önemlisi de Yeni Türkü umutlarının en kırıldığı zamanlarda bile yılmadan usanmadan yola devam edip, bizi ‘başka türlü bir şey’ isteyebilecek arayıştan alkoymadı. Nice 30 yıllara...

14.07.2009

türk futbolunun ağırlık merkezi


Evet çok sıkıldığım için ofiste yukarıdaki haritaları yaptım. Birinci harita illere göre Türk futbolunun Süper Lig seviyesindeki yayılımını gösteriyor. İstanbul'un 5 Ankara'nın 3 takımı olduğu göz önüne alınırsa merkez noktası oldukça batıda oluyor. Akşamdan kalma olmasam oturur liseden kalma matematik-geometri bilgimle koordinat vs verip tam nereye düşüyor haritada bulurdum da üşendim açıkçası. Yapan olursa saygılarımı sunarım.

Asıl benim ilgimi çekip bu yazıya sürükleyen ikinci harita oldu. Tünel tarafında gören görmüştür Kasımpaşa ve Beşiktaş bayrakları arka arkaya sallanıyor İstiklal Caddesi'nde. O zaman jeton düştü, İstanbul takımlarının birbirlerine ne kadar yerleştiklerini fark ettim. Kasımpaşa'dan çık arabayla 10 dakikada İnönü'desin. Barbaros Bulvarı'ndan bir o kadar da gidersen Ali Sami Yen. Saraçoğlu karşı yakada Atatürk Olimpiyat Tekirdağ tarafında.

Kulüp binalarının çoğu stada yakın olsa da (TFF'nin sitesinde yazan adresler haritaya yansıtılmıştır) İBB ve Galatasaray ayrı düşmüş durumda bu konuda. Hele Galatasaray da Hasnun Galip Sokağı bildirmiş olsa federasyona düşün sen o zaman komşuluk ilişkisini.

Tamam yazdım aklıma geleni; bu kadar yeter. İş yapıyormuş gibi yapayım biraz da...

13.07.2009

bro


Cosmo Kramer Frank Costanza ortaklığının ürünüdür erkekler için sütyen. İkili ürünün isminde anlaşamadıklarından bu eseri piyasaya sunamazlar. Aradan yıllar geçer Japonlar ürünü piyasaya sunar tanesi 20 sterlinden.

Elinden tutacak bir sermayeder yoktu ki Kramer'in. Zaten Calvin Klein da onun okyanus kokulu parfüm fikrini çalmıştı.

12.07.2009

tatilsiz bir hafta

Pek yoktur buraya bakan ama olur da derlerse "bir haftadır nerdeydin kuzum; tatil ortamlarına mı akıyordun da yazmadın birşey?" tek cevap verebilirim: "nerdeeeeee". Ben de isterdim fotoğraftaki gibi bir ortamda olayım bir hafta.
Pazar akşamı gelen bir telefonla başlayan mücadele salı öğlen üç cepheye yayılmıştı. İnsan ne yazıkki akraba ve iş arkadaşlarını seçemiyor. Cuma öğleden sonra üçüncü cephede de görev tamamlanmıştı ama ben de haşattım. Anca yazabiliyorum kısacası.
İşin güzeli tatil planıma da başladım. 5-23 Eylül arası uzaklarda olmayı planlıyorum işin özü. Güzergah Bangkok-Siem Reap-Phnom Pehn-Sihanoukville. Buralarda "abi şuranın manzarası süper", "bak burada kesin kal", "şurada bir istakoz yedim hala unutamam aha da fotosu" diyebileceğiniz her türlü öneriye açığım.

6.07.2009

love fifteen


Ne zamandır tenis izlemiyorum. Efsanevi Agassi-Ivanisevic finali veya okuldan koşa koşa izlediğim Roland Garros'lar daha dün gibi aklımda. Takip etmediğimden bilemem Federer mi Nadal mı? Ama büyük başarı elbette 15 Grand Slam şampiyonluğu. O dönemden unutamadığım bir başka şey de Nike'ın reklamları. Dönemi için çok ileri ve başarılıydılar. Bu hafta Wimbledon finalinin sonunu izledim; arkasından da Federer'in rekorunu kutlayan "love fifteen" başlıklı Nike reklamını.
Bir kere adı çok yaratıcı. Sampras kendisinin rekorunun kırılmasını iyi kaldırmış; o kadar para alıp yanına bile yanaşmayanlar olurdu elbet. Ama asıl bomba McEnroe bence. Onun gibi bir duruş sergileyen yok bence hala tenis dünyasında.
Reklamı merak edenleri buyrun şöyle alalım: http://www.youtube.com/watch?v=SUDFnC7zk6I

4.07.2009

bildiğin prenses

hem de en Monakolusundan. Benim ananem Grace Kelly olsa ben de böyle olur muydum acaba?

2.07.2009

norveçlilerin en değerli şeyleri

Herkes ekonomik krizle cebelleşirken Norveç'in tuzu kuru. Petrol ve doğalgazdan kazandıkları parayı çarçur etmeyip biriktiren Vikingler 100 yıllık bir plan yapıp birikimlerini mortgage fonlarına değil enerji fonlarına yatırmışlar. İzlanda batarken onlar rahat. Petrol öncesi dönemde yoksulluk yaşadıklarından para biriktirme huyu da varmış bu Norveçli kardeşlerimizin. İrlanda örneği vardı önümüzde bir de Norveç'i incelemek lazım. Kendilerinin AB dışında kalmayı tercih ettiğini de unutmayalım.

1.07.2009

bir kara para aklayıcısı olarak futbol

Futbol artık kara para aklama yöntemi bir süredir. Kulüp alımları, futbolcu transferleri ve bahisler bu iş için kullanılan yollar. Bir komisyon oluşturulmuş ve 25 ülkede yapılan incelemede 20 örneğe rastlanmış. Bunların arasında vergi kaçırmak için yurtdışında ödeme yapmaktan imaj hakkı adı altında 3. partilere yapılan ödemelere bir sürü yöntem var. Elbette isim vermemişler ama muhtemelen Türkiye'ye gelmemiş bu arkadaşlar. Yoksa burda gördüklerinden sonra örnekleri isimleriyle verip hayranlıklarını ifade ederlerdi.