16.12.2011

berat

Berat Tiran'ın güneyinde UNESCO Listesi'nde yer alan şirin bir kasaba. Eski evler korunmuş olduğu için insan kendini eski bir Osmanlı kasabasında yürüyormuş gibi hissediyor. Velakin biz feci bir yağmura yakalandığımızdan tadını çıkartamadık. Önce Etnografya Müzesi'nde oyalanıp sonra kaleye tırmandık. Esas hazine de kalede zaten: Onufri İkona Müzesi. 16. yüzyılın büyük ikona ustasının -ve onun öğrencilerinin de- paha biçilmez eserleri bir kiliseye doldurulmuş, eğer dikkat etmezseniz yanından geçip gideceğiniz şekilde bekliyor. Arnavutluk turizmle yeni yeni haşır neşir olduğundan ne yazık ki bu harika ikonalar ancak bir avuç meraklı tarafından görülebiliyor.

Bir başka hazine ise fazlasıyla kişisel. Dinmeyen yağmurdan bezip karnımızı doyurmak için iki teyzenin işlettiği küçük bir lokantaya sığındık. Leziz börekleri ve patlıcan yemeklerini götürdükten sonra müessesenin ikramı geldi: galaktoboureko! Rahmetli ananem yapardı bu tatlıyı, bu da demektir ki yaklaşık yirmi senedir yemiyormuşum.

Peki Tiran'dan nasıl gidilir Berat'a? Şehrin bir noktasından minibüsler (furgon) kalkıyor, taksiye binip sormak en mantıklısı çünkü habire yerleri değişiyormuş. 2,5 saatlik zor bir yolculuk. Kişi başı 500 lek (1 euro 150 lek). Biraz yolculuğun ayrıntılarından bahsetmem lazım: minibüsün şöförü (ki tip olarak gayet Kadıköy-Pendik hattından gelmiş bir Muhittin Abiydi) bizi alıp yan yana oturtma çabasına girdi. Bu amaçla da yolcularla kavga etmekten çekinmedi, ama genç bir yolcu inatçı çıkınca (bkz. Arnavut inadı) başarılı olamadı. Yolda da kavgalarına devam eden Muhittin Abi kendisini sollamaya çalışan bir cipi (tahmin edin markası neydi?) karşıdan gelen tırın altına atma girişiminde bulunmaktan çekinmedi. Buna karşılık bizim rahatımız için elinden geleni yaptı. Nitekim daha önce üç beş lek için kavga etmekten çekinmeyen Muhittin Abi inerken verdiğimiz parayı alırken pek mahzun baktı. Dönüş yolu da aynı abinin minibüsünde aynı kaosla geçti.

Dilini bilmediğiniz insanların kavgalarını izlemek, neler olup bittiğini anlamaya çalışmak ne keyiflidir; değil mi? Nitekim bir benzerini Tiran-Prizren yolunda yaşadık. Az sonra...

Hiç yorum yok: