Hastasıyım Badem'in. Bir yandan da başına birşey gelecek diye delicesine korkuyorum. Çocukcağızın zaten soyu tehlikede, ölmek üzereyken bulunmuş, bakılmış, doğaya salınmış. Bir yandan kendi türünden mümkünse de karşı cins bir canlı arıyor bir yandan da biraz da mecburiyetten insanoğluna yanaşıyor. Sonra kuyruğu çekilip sinirlendi diye tehlikeli ilan ediliyor. Ulan insanoğlu sen mi bu denizlerin sahibisin Akdeniz foku mu?
31.08.2009
28.08.2009
25.08.2009
11 ayın sultanı
24.08.2009
rotasyon
22.08.2009
ne yersen osun arkadaş
Taş Devri Diyeti diye birşey var bilenler bilir. Bilmeyenlere özet geçelim: karbonhidratı kesiyoruz bu diyette. Üstüne uzun uzun yazasım var sonra zaten ayrıntıya girmeyelim. Asıl konumuz yeme alışkanlığımız. Bir kere başlıkta yazan şey sonuna kadar gerçek. İşi için birşeyler ararken bulmuştum; 25 yaşında doğada kırda gezmiş ve yaşlılıktan ölmüş bir erkek aslanın otopsi sonucu çıkartılmış aortu tertemizken 25 yaşında Londra'da trafik kazasında ölmüş bir erkeğin aortu tıkanmaya başlamıştı bile. E doğal, aslan abi ömrü boyunca koşturup kendisi gibi koşturan antilopları yerken İngiliz kardeş vermiştir kendini fastfooda sporu da televizyonda futbol olarak alıyordur.
Beslenme alışkanlığımız herhalde en zor değişen alışkanlığımız. Doğduğumuz andan itibaren bir emzirilme halindeyiz ve bununla ilgili tüm özellikler gelecekteki yeme düzenimizi ve tercihlerimizi de etkiliyor. Bugün farkettiğim bir konu da yemeklere yaklaşımımla insanlara yaklaşımımın paralelliği: nasıl beğendiğim yemekleri rutinleştiriyorsam sevdiğim insanları da rutinleştiriyorum. Bazı yemekler mideme dokunurken bazı insanlar sinirime dokunuyor. Bir de yeni yemeklere açığım ama soruştururum önce içinde ne var, nasıl pişmiş, kokusu nasıl vs diye ama bunu insanlara uyarlayamadığım için yeni insanları pek sokamıyorum yakınıma.
Bu vesileyle resmini gördüğümüz ve "ne yersen osun" kavramına 600 yıl önce farklı bir bakış açısı getirmiş Giuseppe Arcimboldo'ya saygılarımızı iletelim.
Beslenme alışkanlığımız herhalde en zor değişen alışkanlığımız. Doğduğumuz andan itibaren bir emzirilme halindeyiz ve bununla ilgili tüm özellikler gelecekteki yeme düzenimizi ve tercihlerimizi de etkiliyor. Bugün farkettiğim bir konu da yemeklere yaklaşımımla insanlara yaklaşımımın paralelliği: nasıl beğendiğim yemekleri rutinleştiriyorsam sevdiğim insanları da rutinleştiriyorum. Bazı yemekler mideme dokunurken bazı insanlar sinirime dokunuyor. Bir de yeni yemeklere açığım ama soruştururum önce içinde ne var, nasıl pişmiş, kokusu nasıl vs diye ama bunu insanlara uyarlayamadığım için yeni insanları pek sokamıyorum yakınıma.
Bu vesileyle resmini gördüğümüz ve "ne yersen osun" kavramına 600 yıl önce farklı bir bakış açısı getirmiş Giuseppe Arcimboldo'ya saygılarımızı iletelim.
21.08.2009
20.08.2009
c'est arrivé près de chez vous
Dün hasta bir şekilde evde yatarken ne zamandır film izlemediğim aklıma geldi ve bekleyenler arasından bunu buldum. A Clockwork Orange kadar olmasa da rahatsız edici ama bir yandan da ondan daha tehlikeli.
Öncelikle filmin künyesinden bahsedelim: 1992 yapımı Belçika filmi. 3 arkadaş yazıp, yönetir ve oynar (Rèmy Belvaux, Andrè Bonzel, Benoit Poelvoorde). Güya bir seri katil ile ilgili belgesel çeker 2 genç sinemacı. Başrolde Benoit Poelvoorde olmak üzere herkes o kadar iyi oynuyor ki bir an düşünüyorsunuz "lan gerçek mi bunlar?" diye. Adam katil ama şiir yazıyor, konservatuara gitmiş falan ve zınk diye sosyal konutlarda kullanılan kırmızı tuğlalar hakkında konuşmaya başlıyor. Önce izleyici olan gençler yavaş yavaş katılıyor Ben'e ve sonları da bir oluyor zaten.
Şimdi fark ettim ne yazarsam yazayım bir şekilde spoiler olacak. O sebeple oturun seyredin. Ben kestim yorum falan yazmayı.
19.08.2009
ikinci aşama tamam
sevgili blog,
Malum Kamboçya bizden vize istiyor. Ama öyle problem çıkartan bir ülke değil neyse ki. Yani kapıdan da rahat rahat 20 dolar+vesikalık fotoğrafla alabiliyorsunuz. Ama Kamboçya Krallığı'nın bir de e-vize uygulaması var şu linkten ulaşabildiğiniz. Ben de kapıda para vermek istemediğim için (hatta 30 dolar alıyormuş gümrük görevlileri) bu hizmetten yararlanayım istedim.
Dijital fotoğrafınızı yüklüyor, kişisel bilgilerle birlikte pasaport bilgilerinizi de girip kredi kartından ödemenizi yapıyorsunuz. İşin enterasanı adamlar Türkçe hazırlamış sayfayı. Dün TSİ 14.30 gibi başvurdum tabi adamlarda mesai bitmiş oluyor o saatte. Sitede 3 çalışma günü içinde halledilir yazması nedeniyle beklemeye başladım; ama o da ne sabah uyandığımda vizemi email adresime yollamıştı Kamboçya Krallığı. Tek yapmam gereken 2 adet printini almak. Seni şimdiden sevdim Kamboçya...
18.08.2009
citius altius
Bir yaz eğlencesidir atletizm. Olimpiyat olsun, Dünya Şampiyonası olsun yazın tam ortasında düzenlenir. Eskiden beri de kaçırmadan takip ederim rahmetli sağolsun. Bubkalar, Lewisler, Johnsonlar, Otteyler ve Cüneyt Koryürek'in sesiyle geçti yazlarımın bir kısmı.
Bu haftasonu başladı 2009 Berlin. Premier League başladığından biraz gölgede kaldı sanki ama geçen sene kaçırdığım Bolt'un efsanevi koşusunun daha iyisini gördüm tam 1 sene sonra. İsinbayeva'ya üzüldüm sonra. Her akşam oturup seyredeceğim elimden geldiğince. İşin boktanı üzerine konuşacak kimse yok yanı başımda...
17.08.2009
17 ağustos
17 Ağustos 1999 sabahı Bursa'daydım. 5 yaşındayken Sarıkamış'ta depremi yaşamış birisi için bile oldukça kötü bir zaman dilimiydi. Esas vahamet sabah güneş doğunca anlaşıldı. Yalova, Adapazarı, İzmit yıkılmıştı. Tamam sen rahatsın ama Yalova'da, İzmit'te yaşayan, Gölcük'te askerlik yapan abisi olan arkadaşların olunca elin telefona uzanmak için epey şüphe ediyor. Karşı taraf telefonu açar mı; açarsa haberler nedir?
Deprem gerçeğine alıştık yıllar içinde. Sonra yolum Adapazarı'na düştü. Şehre gittiğimde aradan 7 yıl geçmiş olmasına rağmen zamanında üzerinde ev olan ama artık boş duran arsalar çıkmıştı karşıma. Evin iki sokak ötesindeki lisenin onarımı hala devam ediyordu. Ve işin komiği yardım amacıyla fabrikaya gönderilen pamuklar hala bitmemişti. 17 Ağustos 2007'de de ilişiğimi kestim Adapazarıyla. Ama fırsat bulursam giderim ıslama köfte yemeye ya da Maşukiye'de derenin içinde mangal yapmaya.
16.08.2009
üçte üç
Üçüncü maçımızı da seyrettik blog. Maşallah hepsi bol gollü geçiyor. Maç öncesi içtik biramızı sonra girdik sıraya. Yeni Açık'ın girişini kapalının ordan yapmışlar artık. İçeride yürüyeceğin yolu dışarıda sırada geçiriyorsun. Tribünler maşallah dopdoluydu. Maç öncesi ısınan defans dörtlüsünü görünce şaşırdık. Elano'yu göremeyince üzüldük.
Neyse maç güzeldi, gene bol gollüydü ama çoğu uzak kalede oldu. Emre Aşık gene soğukkanlıca topları kesti. Volkan Yaman şansını kaybetti. Uğur'u görmek mutlu etti. Keita inanılmaz bir futbolcu. Baros sahada öylece gezindi vs vs.
Motoru bozmuşum biraz uyuyayım ben; bir aksilik olmazsa perşembe günü dördüncü maç sonrası görüşürüz blog...
14.08.2009
birinci aşama tamam
Sevgili blog,
İlk aşama olan uçak biletlerini tamamladım. Malum biletsiz gidilmiyor oralara... Nasıl yaptın diye sorduğunu duyar gibiyim: anlatayım da başkaları da yararlanmak ister belki.
Malum blog, İstanbul-Bangkok uçuşu gidiş dönüş 1300 TL'ye falan geliyor, az para değil elbette. Emirates, Katar Havayolları falan daha ucuz ama vize almaydı aktarmaydı derken astarı yüzünden pahalıya gelecek. 9 saatte Bangkok'a inmek varken 24 saat uğraşmak niye? Ben de bekledim THY ramazan kampanyalarını ama yapmadılar sağolsunlar. Hemen devreye miller girdi. 35 000 milim var blog yıllardır biriktiler güzel güzel. Ama gidiş geliş bileti için 50 000 mile ihtiyaç var. Dedim ki bari tek bir güzergahı millerle alayım ama vergileri falan da ödeyince 300 TL bir avantajım oldu. Ben de aradım shopandmiles'ı, dedim avans mil istiyorum 15 000 adet. Dediler hayhay, 15 000 mili 12 ay içinde kartınızda birikenlerden düşeriz, açık kalırsa miles&smiles kartınızda biriken millerden düşeriz, gene açık kalırsa mil başına 4 kuruştan borç çıkartırız size. 15000/12 etti mi sana 1250. Her ay o kadar kazanamasam da iş için gene uçmaya başlayınca zaten mil kazanmaya devam edeceğim. Tamam dedim yükleyin siz o milleri, bugün yepisyeni shopandmiles kartım da gelince aldım biletleri. Gerçi vergisi 400 TL iki biletin ama olsun... 5 Eylül gecesi gidiyorum blog.
İlk aşama olan uçak biletlerini tamamladım. Malum biletsiz gidilmiyor oralara... Nasıl yaptın diye sorduğunu duyar gibiyim: anlatayım da başkaları da yararlanmak ister belki.
Malum blog, İstanbul-Bangkok uçuşu gidiş dönüş 1300 TL'ye falan geliyor, az para değil elbette. Emirates, Katar Havayolları falan daha ucuz ama vize almaydı aktarmaydı derken astarı yüzünden pahalıya gelecek. 9 saatte Bangkok'a inmek varken 24 saat uğraşmak niye? Ben de bekledim THY ramazan kampanyalarını ama yapmadılar sağolsunlar. Hemen devreye miller girdi. 35 000 milim var blog yıllardır biriktiler güzel güzel. Ama gidiş geliş bileti için 50 000 mile ihtiyaç var. Dedim ki bari tek bir güzergahı millerle alayım ama vergileri falan da ödeyince 300 TL bir avantajım oldu. Ben de aradım shopandmiles'ı, dedim avans mil istiyorum 15 000 adet. Dediler hayhay, 15 000 mili 12 ay içinde kartınızda birikenlerden düşeriz, açık kalırsa miles&smiles kartınızda biriken millerden düşeriz, gene açık kalırsa mil başına 4 kuruştan borç çıkartırız size. 15000/12 etti mi sana 1250. Her ay o kadar kazanamasam da iş için gene uçmaya başlayınca zaten mil kazanmaya devam edeceğim. Tamam dedim yükleyin siz o milleri, bugün yepisyeni shopandmiles kartım da gelince aldım biletleri. Gerçi vergisi 400 TL iki biletin ama olsun... 5 Eylül gecesi gidiyorum blog.
13.08.2009
benim tatilim geldi
Yok anam beyin iyice süngerleşiyor. Artık etrafımdakiler daha sık söylüyor şuursuzlaştığımı. Kafa basmıyor bazı şeylere. Bildiğim şeyleri anlatamıyorum. Anladım ki tatil vaktim gelmiş. Bulduğum otellere rezervasyonları yapmaya başladım. Haftaya da biletimi ve vizemi alırım; kimse tutamaz beni sonrasında...
12.08.2009
sen ne güzel abimizdin - 8
Gümüş kanatlarıyla bezmimize gelen
O huriler o kumrular
Yaşamı yaşatmak için
Sevişmeyi ilan ediyorlar
Huu çekerek içlerinden
Hakuran kafeslerinden
İndirerek darağaçlarını yaprak yaprak
Bach'ın yepyeni bir yapıtını çalıyorlar
Siyah beyazlarıyla
Kumrular ki makamları cennet
Mekanımı cennet ediyorlar benim de
Türemişim bir tuba ağacının köklerine
Gözyaşlarımla düşünüyorum o gelmeyen geleceği
Yaşamı yaşatmak için
O huriler o kumrular
Yaşamı yaşatmak için
Sevişmeyi ilan ediyorlar
Huu çekerek içlerinden
Hakuran kafeslerinden
İndirerek darağaçlarını yaprak yaprak
Bach'ın yepyeni bir yapıtını çalıyorlar
Siyah beyazlarıyla
Kumrular ki makamları cennet
Mekanımı cennet ediyorlar benim de
Türemişim bir tuba ağacının köklerine
Gözyaşlarımla düşünüyorum o gelmeyen geleceği
Yaşamı yaşatmak için
11.08.2009
18 ay daha
Aung San Suu Kyi bugün sonuçlanan dava kararına göre 18 ay daha ev hapsinde tutulacak. 1990 yılında kazandığı seçimler sonrasında cunta tarafından hapse atılmıştı. Geçtiğimiz 20 yılın 14'ünü de ev hapsinde geçirmişti. Tam bu mayıs ayında çıkıp yakında yapılacak olan seçimlere katılacaktı ki John William Yetaw isimli Amerikalı Suu Kyi'nin evine yüzdü. Bunun üzerine bir dava daha açıldı ve bugün 18 aylık ev hapsiyle sonuçlandı.
Durum ilginç; Myanmar'ın (eski adı Birmanya, daha da eski adı Burma) tarihi daha da enteresan. İleride yazarım belki, merak eden de araştırır bulur zaten.
Son bir not: yabancılar ülkeye girdiği andan itibaren takip ediliyor. Kimileri ülkeye turistlerin gitmesinin cuntanın cebini dolduracağını iddia ederken kimileri de turistlerin Myanmar halkının dışarıyla bağlantı kurmasında katkı sağlayacağını söylüyor. Ayrıntıları şu linkten okuyabilirsiniz.
Kamboçya-Laos-Vietnam turlarından sonra Myanmar'a gitmek hedefim. O zamana kadar birşeyler değişir mi ki?
10.08.2009
9.08.2009
sevgili blog,
Tahmin edersin ki projeye falan başlamadım elbette; pazar günü yeni bir işe başlanır mıymış saçmaladın sen de. Yarın gündüz iş yerinde yaparım diye umuyorum ne dersin?
Bugün kahvaltıdan sonra spora gittim. Oradan karşıya geçtim. Yıllar sonra Moda'da çay bahçesinde oturdum. Sonra da arbayla yarım saatte eve varıp maçı seyrettim.
Karnım ağrıyo blog...
Bugün kahvaltıdan sonra spora gittim. Oradan karşıya geçtim. Yıllar sonra Moda'da çay bahçesinde oturdum. Sonra da arbayla yarım saatte eve varıp maçı seyrettim.
Karnım ağrıyo blog...
8.08.2009
tez zamanda
Tatile gitmeden bitirme projemin temelini yazıp artık şu yüksek lisan işinden kurtulmak istiyorum. Ama bir oturup başlayamadım be blog. Bak bugün de akşam oldu; kısmetse yarın başlarım di mi?
7.08.2009
mor formanın gücü adına
Şimdi mor formayla başlayalım söze: Galata kelimesinin kökeni ile ilgili 3 teori var elimizde. Birincisi mor formanın dayandırıldığı Keltlerin Anadolu'daki kolu olan Galatların bu bölgeye isim verdiği. İkincisi İtalyanca iniş anlamına gelen "calata" sözcüğünden geldiği ki bölgedeki Ceneviz hakimiyeti düşünülürse mantıklı geliyor. Üçüncüsü de Bizans döneminde süt dağıtımının bu bölgede yapılması dolayısıyla Yunanca süt demek olan galaktore kelimesinden türemesi ki İstanbul'da birçok yerin isminin bu yerel üretim maddelerine dayandığı düşünülürse o da gayet mantıklı bir seçenek. Hadi tarihsel olsun diye Keltlere dayandırdın kökeni tamam da mor renk değil benim bildiğim Galatların bayrağının rengi. Ama desen ki ben Bizans'tan esinlendim o sebeple de erguvan renkli formayla çıkıyorum, helal olsun derim ama o yürek yok kimsede çıkıp da Bizans'tan esinlenip bunu söyleyecek...
Maça gelirsek: sayın emniyet teşkilatı ne güzel İsrail takımı diye insanları daracık kapılardan geçirip kibritine kadar arıyorsun da neden o kafesin dışında zulalanıp biletleri çalan tinercilere karşı kılını kıpırdatmıyorsun. Hayır soksalar bıçağı orda, ambulansa ulaştırana kadar ölür adam.
Takım yedekti medekti ama 15 gün önceye göre inanılmaz bir gelişme vardı hız ve pas trafiği açısından. Emre Aşık oyun zekası ve soğukkanlılığıyla Servet'in partneri olmalı. Uğur Uçar artık Sabri'yi kesmeli. Linderoth oynadı gene sekatlandı. Aydın yolcu derken 3 asist yaptı. Nonda yolcu derken biri serbest vuruştan gelen gollerle hattrick yaptı. Kewell taraftarın sevgilisi. Keita müthiş bir golle tarihe geçti, gelen birkaç topta kalitesini gösterdi ama çok da fazla top alamadı.
İşin ilginci uzun süre sonra ilk defa duran toplarda Galatasaray taraftarı gol gelecek diye heyecanlanıyor, kornerlere giden Ardayla beraber ayağa kalkıyor. Nitekim 2 gol duran toptan geldi ki yine yıllar sonra olan birşey: serbest vuruştan gol atmak. Ve en çok tezahürat yapılan isim gene Rijkaard.
Güzel maç oldu vesselam, bu takımda bu sene iş var...
Maça gelirsek: sayın emniyet teşkilatı ne güzel İsrail takımı diye insanları daracık kapılardan geçirip kibritine kadar arıyorsun da neden o kafesin dışında zulalanıp biletleri çalan tinercilere karşı kılını kıpırdatmıyorsun. Hayır soksalar bıçağı orda, ambulansa ulaştırana kadar ölür adam.
Takım yedekti medekti ama 15 gün önceye göre inanılmaz bir gelişme vardı hız ve pas trafiği açısından. Emre Aşık oyun zekası ve soğukkanlılığıyla Servet'in partneri olmalı. Uğur Uçar artık Sabri'yi kesmeli. Linderoth oynadı gene sekatlandı. Aydın yolcu derken 3 asist yaptı. Nonda yolcu derken biri serbest vuruştan gelen gollerle hattrick yaptı. Kewell taraftarın sevgilisi. Keita müthiş bir golle tarihe geçti, gelen birkaç topta kalitesini gösterdi ama çok da fazla top alamadı.
İşin ilginci uzun süre sonra ilk defa duran toplarda Galatasaray taraftarı gol gelecek diye heyecanlanıyor, kornerlere giden Ardayla beraber ayağa kalkıyor. Nitekim 2 gol duran toptan geldi ki yine yıllar sonra olan birşey: serbest vuruştan gol atmak. Ve en çok tezahürat yapılan isim gene Rijkaard.
Güzel maç oldu vesselam, bu takımda bu sene iş var...
5.08.2009
saati 16,5 tl'den az kullanılmış olimpiyat stadı
İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı, günlük 400 Türk Lirası’na, 2 aylığına Dubai Milli Takımı'na kiralanıyor.
11er kişiden 2 saatliğine kapatsak sahayı kişi başı çay parası bile etmezmiş. Yalnız hayatımda bir kere gittim oraya bir daha da gitmem umarım. Bu arada NTVSpor'dan aldığım bu haberde Dubai Milli Takımı ibaresi geçiyor. Benim bildiğim Birleşik Arap Emirlikleri'nde bir emirlik Dubai. Adamlar kendi milli takımını kurduysa bilemeyeceğim ama...
4.08.2009
domuz gribinin ilacı bulundu
Gallerle oynanacak Dünya Kupası elemelerine gidecek olan Rus taraftarlara millli takım taraftarlar birliği başkanı Alexander Shprygin oralarda bol bol viski tüketmesini söylemiş. Sebep de İngiltere'de görülme sıklığı artan domuz gribine karşı korunma. Hayır anlamadığım votka aynı işi görmüyor mu? Viski içmeye sebep mi arıyor adamlar? Eğer "ateş suyu" mucizevi ilaçsa evde rahmetliden kalma 2 şişe JB var açayım birini hemen...
2.08.2009
merak etmiyorum işte
Yaşasın bizim de 3G teknolojimiz var. Herkeste bir görüntülü arama sevdası başladı. Zaten reklamları desen ayrı bir gıcıklık. Yok arkadaşım zerre merak etmiyorum. Zaten sevmiyorum telefonla konuşmayı bir de karşımdaki adamı görüp napayım yav? Zırt pırt internete girmemi gerektirecek bir işim de yok, yaz aylarında cep telefonu taşımak bile zulüm geliyor. Zaten çok acil internete ihtiyaç olursa ararım 3-5 kişiyi elbet ya bilgisayar başındadır ya da 3G teknolojisi vardır; alırım cevabımı...
1.08.2009
ben babanı da sevmezdim sütoğlan
"Martta bir seçim var. Belki de bu transferler, marta kadar takımın iyi gitmesi için gerçekleşiyor."
“Önümüzdeki sezon şampiyonluk yarışında Fenerbahçe’yi şanslı görüyorum”
“Önümüzdeki sezon şampiyonluk yarışında Fenerbahçe’yi şanslı görüyorum”
"Fenerbahçeye transfer olmayı açıkcası düşündüm, düşünmedim desem yalan olur, çünkü çok cazip teklifler-paralar konuşuluyordu"
Peşinden Vefa'ya boza içmeye gidenler üstüne tarçın ve leblebi de isterler elbet...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)