Jack London'un (ki kendisi High Fidelity'ye selam çakacak olursak top5 yazar listemdedir) şu an aklıma gelen iki eserinde mavi yakalıların eşek gibi çalışıp mekanikleşmesine gösterdiği tepkiler vardır. Martin Eden'de çamaşırhanede haftanın altı günü sabahlara kadar çalışan Joe Dawson kazandığı tüm parayı pazar günü barda sarhoş olup devrilene kadar tüketir; deli gibi çalışan sonra da masa üstlerinde göbek atan finans sektörü mensuplarına ne kadar da benziyor. Adını hatırlamadığım bir başka hikayede de baş karakter (Walter?) onlu yaşların başından itibaren fabrikada gayet mekanik ve tekrar eden hareketler yaparak çalışıyordu, ta ki bir sabah hasta olduğu için işe gitmeyene kadar. O gün evde yatıp bol bol düşünüyor, günlük yaşantısına dışarıdan bakıyor, ertesi gün işe gitmiyor, sonraki gün de kendini nereye gittiğini bilmediği bir trende buluyordu.
Ben hiçbir zaman beden gücünden para kazanmadım. Hatta bunu anlattığım Taylandlılar ellerimin pamuk gibi olmasına şaşırıp benim ladyboy'lara benzediğime dair imalarda bulunmuşlardı; ne de olsa onlar yürümeye başladıkları andan itibaren pirinç tarlasında çalışmışlardı.
Buraya nereden geldik? Bu karanlık pazartesi sabahı yine ofiste, yine floresan ışıkları altında, kulağımda Carla Bruni oturuyorum. Joe Dawson gibi tepki veremiyorsam bu çalışma sistemine Walter'ın tepkisinden başka bir seçenek kalıyor mu önümde?
araştırma sonucu düzeltme: hikayenin adı "The Apostate", karakterin adı Johnny. Arz ederim.
4 yorum:
http://bankis.blogspot.com/2008/01/nerede-yanl-yaptk.html
herşey bu soruyla mı başladı?
yorumlara dikkat!!
30 Oca 2008 12:34:00
OzlemPansiyon dedi ki;
tabii ki yolda mutasyona ugramiyor, 'yepyeni bir sen' olarak donmuyorsun yuvaya. ama arada nefes almak lazim. disardan bakmak, eglenmek, senin icin gercekten onemli, vazgecilmez olanlari saptamak, kici kurtarmak derdiyle sadece gunu yasamak...
sen git, git. ben de sende o isigi gordum:)
....
hikayenin sonunu biliyoruz:)
...
bil bakalım ben simdi kimde o isigi goruyorum hirondelle?:)
2010 senin icin guzel bir yil olacak, imzami atiyorum buraya.
-pnsyn-
zaten ben de yorumları okuduktan sonra o soruyu sordum. hatta bir "beşinci boyut" falan izlemişim gibi ürperdim; çağlayanın yolu benim yolum mu yoksa diye...
Yorum Gönder