30.05.2010

gemiler geçiyor allı yeşilli

Denizin üstü mü, içi mi, kenarı mı? Tercihim kenarından yana olur. Yine de içinin ve üstünün keyifli olduğu gerçeğini inkar edemem. Yıllar önce iki günlük bir tekne maceram olmuştu, tadı -tekrarlanamayacak olmasının da etkisiyle- hala damağımda. Velakin zor iş: dar alanda bir sürü insanla bir arada olup iş yapmaya çalışmak, yabancı olunan bir konuyu öğrenmeye çalışmak... Ama denizin üstünde uyuyup gözünü açmadan suya atlamanın, gece yarısı yakamozlarla yüzmenin zevki bambaşka. O macera Bördübet-Palamutbükü ekseninde devam etmişti; harika bir denizde yüzmenin yanı sıra kahvaltı-deniz-kıyıda miskinlik ve kitap-çaykahvebira-öğle yemeği-deniz-miskinliğe ve kitaba devam-bira-deniz-akşam yemeği-yürüyüş döngüsünün şüphesiz ki çok fazla olumlu etkisi olmuştu bana. Mevsimin ölmeye doğru olmasının, tatilcilerin kaçmış olmasının, havanın çok sıcak olmamasının da etkisi büyüktü.

Bu haftasonu Karaköy limanına eski gemilerin demirlemiş olmasını da büyük bir sevinçle karşıladım ama beklentim karşılanamadı. Tekneler dizilmiş, yelkenler rengarenk bayraklarla donatılmış. Ama teknelerin çoğu metal, bazılarına çıkılamıyor. Gulet Bodrum en güzeliydi. Dünya gözüyle bir barka gördüm de tepesine çıkamadım. Endonezya teknesi Dewaruci'nin tepesindeki korsan bayrağı Palamutbükü'nde okuduğum kitabı yükselen baharat kokuları daha yeni seyahat anılarını canlandırdı. Oraya kadar gelmişken bir porsiyon da sütlü nuriye tüketip Haliç'in içlerine devam ettik.

1 yorum:

Sinan AYHAN dedi ki...

Ah o gemide ben de olsaydım.
Açik denizlere yol alsaydim.