Asmalımescit tarafına ilk yolumun düşüşü 1998 yılıydı. O zamana kadar Taksim dediğin Galatasaray Meydanı'nda biterdi çokları için. Sonrası ise daha sessiz vesakin bir güzergahtı. Neyse eski bir arkadaşımın amcasının bürosunun Babylon'un sokağında olmasıyla başlayan ayak alışkanlığı hatun kişinin İtalyan Kültür'e gitmesi, benim de haftanın iki günü onun çıkışına gitmemle iyice arttı.
O zamanlar öğrencilik halinden dolayı cepte para az; baş başa kalacağımız, çay kahve içeceğimiz yer ise çoktu o taraflarda. Yemek yemek için de Yakup'un biraz ilerisinde Karadenizli bir ablanın işlettiği, benim adını unuttuğum ama içinde "sanat" lafı geçen iki katlı bir yeri kullanırdık; güzeldi vesselam yemekler. Özel ve paralı günlerde adına hürmeten Tünel Geçidi'ndeki KaVe'ye ve ender de olsa Yakup'a da uğradığımız olmuştu.
Bu iki yerin bahsi açılmışken bir parantez açayım konuyla ilişkili: Bu KaVe denilen mekan o geçidin 1/5'ini kaplayan bir yerdi ilk başlarda; şimdi tamamını işgal ettiler muhtemelen. Yakup'un da nedense mezelerini ve ortamını beğenemedim pek; bundan birkaç sene önce de bidondan doldurdukları rakı sonrası zehirlenmemin ardından da kestim oraya gitmeyi.
Zaman zamanı, mekan mekanı, insanlar insanları kovaladı. Bu arada Asmalımescit gelişmeye başladı. Babylon'un verdiği ivmeyle yeni yeni yerler açıldı o bölgeye. Artık kürklü ablalar, jipli abiler geliyordu eğlenmeye.
Kıssadan hisse geçen hafta 3 yıldır görmediğim eski bir dostumla buluştuk Asmalımescit'te. Biraz erken geldiğimden tur attım etrafta; gelmeyeli her şeyin daha da değiştiğini fark ettim. Dostumu en son beyazlar içinde Şişli Evlendirme Dairesi'nde bırakmıştım. Aradan geçen 3 yılda olanları 4 saate sığdırmaya çalıştık; sonunda da ikimizin de hayatı yazılsa önemli bir kısmını, filmi çekilse film müziğini oluşturacak Yeni Türkü'den dem vurup bize yakışan şekilde sessizce dağıldık. Arayı fazla uzatmamak lazım...