Bir tarafta Yunanistan'daki Müslümanlar vardı öteki tarafta Anadolu'daki Rumlar. Ve bu takas din üzerinden yapıldığı için aslında Türk olan Ortodokslar da topraklarını terke zorlandı Müslüman olan Rumlar da.
30 Ocak 1930'da imzalanan anlaşma ile ulus devletlerin kurulması kolaylaştı Ege'nin iki yanında. İsmet İnönü'nün kafasındakini Venizelos masaya koyunca hemen uygulamaya geçildi; olan da gene insanlara oldu. Yaklaşık 1,5 milyon arttı Yunanistan'ın nüfusu, yeni gelenler "Türk tohumu" denilerek kabul edilmedi topluma, onlar da kendi kültürlerini ve müziklerini oluşturdu: rebetiko. Türkiye'ye 500 000 kişi geldi; gelenler çiftçi gidenler zanaatkar olduğundan zaten sallantıdaki ekonomi epey zorlandı. Ama olsun, dediğim gibi ulus devletler daha önemliydi.
Uzun süre Türkiye'de hakkında konuşulmadı Mübadele'nin. Yunanistan'da büyük bir toplumsal değişime yol açtığından hakkında araştırmalar yapıldı, filmler çekildi. Neyse ki bu tarafta da kıpırdanma var bir süredir. Bir vakıf kuruldu; filmler/belgeseller çekiliyor, kitaplar yazılıyor. Umarım devam eder...
Mübadele'den bahsetmek gözlerimi dolduruyor benim. Nasliç'ten gelip Trakya'da Karadeniz kıyısına yerleştirilen bir ailenin üyesiyim sonuçta. Anneannemin felçli yatarken duyduğu Rumca bir türküye mavi gözlerinin parlayarak eşlik ettiğini gördüm. Yıllar yıllar önce bıraktıkları evin yolunu hala hatırlayan insanlar var; onlar sadece bir turist olarak görebiliyorlardı doğdukları evleri.
2003'te İstanbul Film Festivali'nde To Taksidi'yi izlemiştim: Yıllar sonra evini gören bir mübadil bahçedeki ağaçtan bir nar koparmak icin evin şimdiki sahibinden izin istemiş, ağacın şimdiki sahibi de "tabiki o hala senin ağacın" demişti. Bu sizi umutlandırdı mı? O zaman şu lafı hatırlatayım: “Bugün eğer Ege’de Rumlar, Türkiye’nin pek çok yerinde Ermeniler devam etseydi, acaba bugün (Türkiye) aynı milli devlet olabilir miydi?”